16 Aralık 2011 Cuma

Sherlock Holmes: Gölge Oyunları (Sherlock Holmes: A Game Of Shadows) veya Kapitalizmin Gölge Oyunları

GUY RITCHIE’nin yönettiği ve Robert Downey Jr., Jude Law, Jared Harris ile Noomi Rapace’in oynadığı Sherlock Holmes: Gölge Oyunları (Sherlock Holmes: A Game Of Shadows) tamamen Amerikanlaşmış sinema diliyle keyifli bir film olmuş ama gevezeliği ile fena halde sıkıyor… Aslında kaba saba olan göndermelerini de bu aksiyon ve şekil şemail kalabalığı içinde eritiyor... Şeklen Amerikalılaşmasına rağmen ruhen İngiliz kalan Sherlock Holmes’un son macerasında bize sunulan ana fikir ise şu: “Almanlar, Birinci Dünya Savaşı’ndan 15- 20 yıl önce, planladıkları gibi bir dünya savaşı çıkartabilmiş olsalardı; üstünlük/öncelik onların elinde olsaydı, Batı Uygarlığı çökerdi”... 

Böyle tek taraflı bir önermeden yola çıkarak yüz bilmem ne kadar dakika boyunca insanların beynine girmeye çalışıyorsanız, “Kusura bakmayın beyler, bir dakika, itirazım var” derim. Birinci Dünya Savaşı, evet Almanların “Güneşte bize de bir yer” davası ile çıkmış gösterilir. Çünkü Batı uygarlığının büyük temsilcisi İngilizler, Kapitalizm’in sırtına binerek bütün dünyayı bir sömürge haleni getirmişler, diğer Batılı milletlere efendilik taslıyorlardı. Protestanlığın doğduğu toprakların sahibi Almanlar ise “Güneş Batmayan İngiliz Sömürge İmparatorluğu”nda kendileri için hayat alanları yani sömürgeler bakmaya başlamıştı… İdeolojileri eskiden olduğu gibi "kutsal savaş"ı emreden Hıristiyanlık değil, ondan bozma bir ahlakla geliştirilmiş Kapitalizm olan bu iki ulusun tepişmesinden dünya tarihinin en büyük savaşı çıkacaktı… İşte Sherlock Holmes: Gölge Oyunları (Sherlock Holmes: A Game Of Shadows) bu savaşın öncesine giderek, -eniştem beni niye öptü misali- “İngilizler kaybetseydi, Batı uygarlığı yok olurdu” tezini işliyor…

*
Birinci Dünya Savaşı’nda taraf olan ve bir imparatorluk yitiren bir milletin mükedder evlatlarından biri olarak bu tez karşısında şu varsayımları yürütebilirim: Almanlar savaşı kazansaydı dünya bugünkünden daha kötü olmazdı. İngiltere’nin müttefiki Çar’ı oyalamak için Almanların desteklediği Lenin ve arkadaşları Rusya’da Komünizmi kuramayabilirlerdi. Almanya’nın müttefiki Osmanlı İmparatorluğu parçalanmayabilir, Orta Doğu ve Balkanlar’da yaşanan etnik ve dini travmalar yaşanmayabilirdi. İkinci dünya Savaşanın baş mimarı Hitler ve onun zalim ideolojisi Nazizm hiç vücut bulmaz, Stalin gibi bir kasap Kırım ve Orta Asya Türk yaşam alanları başta olmak üzere milyonlarca insanı hallaç pamuğu gibi atamayabilirdi. Hindistan iliklerine kadar sömürülmez, 'Babürlüler'den kalan Müslümanlar, Hindu zulmüne uğramaz, Pakistan muhtemelen kurulmazdı! Afganistan bugünkü durumuna hiç gelmeyebilirdi…

*
İngiltere savaşı kaybetseydi evet, dünya bugünkünden daha kötü bir yer olmazdı! Batı Uygarlığı, Almanların müttefiki Müslüman Osmanlı İmparatorluğu uyruklarını dahi temsil edeceği için bazı nev-zuhur tarih komplocularının iddia ettiği “medeniyet savaşları” kavramı icat edilerek bunun gerçekleşmesi için çabalayan fesatçılara fırsat düşmezdi. Çünkü o zaman deha çapında bir tarih felsefecisi olduğu halde kültür ırkçılığı yapan ve “Uygarlığın temsilciliğini yeniden Müslümanlara bırakmamalıyız” tezini benimseyen Arnold Toynbee yorumcuları düşünce dünyasının gündemini ele geçiremeyebilirlerdi. Dini hayatın dışına atıp Pozitivizmi benimseyen bugünkü Batı uygarlığı yerine, dini sosyal hayatta tutup akla önem veren bir yaklaşım benimsenebilir, radikal dindarlık (Fundamental dincilik) doğmaz, HABİTAT’lar yok edilmez, insan ve diğer canlı soylarının genleri ve gelecekleri ile bu kadar vahşice oynanmazdı. Çevre felaketleri bugünkünden çok iyi olmasa bile asla bugünkünden kötü olmazdı!
*
Bu gibi faraziyeleri saatlerce sayabilirim ki, hiç gerek yok. Herkes meramımı anladı sanıyorum. Sadece şu: Sherlock Holmes, bugüne kadar çekineler içinde en kötü senaryoya sahip fakat en iyi Hollywood işi aksiyon macera olarak, benim gibi bir kültürel donananım edinmemiş pek çok insanımıza da, “A evet, İngiliz Kapitalistler ve dehaları olmasaydı Batı Uygarlığı çökerdi” dedirtecek kadar da iyi kotarılmış bir film. Ama artık Hollywood sineması kendini Kovboy, Müslüman milletler ve hafiften baş kaldıran sair Batılı uluslar dahil tüm dünyayı Kızılderili gösterme çabasından vazgeçmelidir…

1 yorum:

  1. Sayın Çokyiğit. Sizin daha önce de birçok makalenizi okumuştum. Özellikle kültürel eserlere yönelik yazmış olduğunuz makalelerdeki eleştiriler; öyle sanıyorum ki, günümüz köşe yazarları arasında örnek alınması gereken bir tavırdır. Elbetteki yapım aşaması, teknik donanımlar, eser ile birlikte o alanda yaşanan yenilikler önemlidir. Ancak, sizin bu makalenizde de belirttiğiniz gibi, günümüzde kültürel anlamda yapılan her eserin altında siyasi propaganda yatmaktadır. Özellikle de , Hollywood sinaması ve onun izinde giden sektörler, satır arası diyebileceğimiz tabir ile beyin yıkama yöntemini sıklıkla kullanmaktadırlar. Eleştirmenlerin görevi sadece teknik anlamda olaylara bakmak değildir. Tıpkı sizin bu ve daha önceki makalelerinizde yapmış olduğunuz gibi, kültürel anlamda topluma neler kattığı veya kaybettirebileceğini de ele almalıdır. Yazılarınızı zevkle okuyorum. Kaleminize, bilgi birikimize ve cesaretinizi taktir ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Zeynep MEHAN

    YanıtlaSil