11 Ekim 2025 Cumartesi
ANTALYA ALTIN PORTAKAL SANAT DİREKTÖRÜ DENİZ YAVUZ: KEŞKE YAŞANMASAYDI!
Antalya Altın Portakal Film Festivali mutfağından gelen haberleri sosyal medyada izleyerek anında haberdar olmak keyifli olmakla beraber, geçmiş gazetecilik günlerinden kalan “atlatma habere” imza atmak fikri içimde debelenip duruyor ama çare yok! Festival’in X hesabına sıradan iletilermiş gibi saniyeler içinde peş peşe düşen haberlerden bir kısmı şöyle: Festival Sanat Direktörü Deniz Yavuz, “Antalya altın Portakal Film Festivali Antalyalılarındır!” dedi. Üstelik bu ve benzeri haberler canlı video olarak yayınlanıyor. Diğer sosyal medya haberlerini sıralamak yerine geleneksel gazetecilik tarzıyla https://www.antalyakorfez.com için yüz yüze röportaj yapan Antalyalı sinema yazarı arkadaşımız Tuncer Çetinkaya’nın çabasını takdir ettim.
Yavuz’a sorduğu şu soru, kedi yavrusu sevimliliğindeki “festival gülü” gazetecilere, influencerlara, youtuberlere, fenomenlere girecek delik aratacak ve hasetten çatlatacak kadar ciddi ve doğru bir soru: “Bu tanımlamayı yapan bir yazar olarak, “enkaz” meselesine dönmek istiyorum. 60. yılda çok sıkıntılı bir süreç, bir sansür skandalı ve yapılamayan bir festival yaşandı. Üstelik bu olay, 1979’la kıyaslanamayacak ölçüde içsel nedenlerle gerçekleşti. O günlerde belediye yetkililerinin ricasıyla yaptığım bir brifingde, -bu ifadeyi bilinçle kullanıyorum- “organizatör” arkadaşa yeterince müdahil olmadıklarından yakındıklarını gözlemlemiştim. Sonra senin içinde bulunduğun dönem başladı. O kaotik ortamda zorluklar yaşadın mı?”
Sinema Yazarları Derneği idareciliği yıllarından beri soğukkanlılığına tanık olduğum festival direktörü Deniz Yavuz ise aynı sağlamlıkta, ciddiyette cevap veriyor: “Tabii ki yaşadık. Bahsettiğiniz gibi onlarda da bir travma ve endişe vardı. Kültüre, sanata ve sinemaya müdahale etmek istemeyen, olaya sevgi çerçevesinde yaklaşan bir bürokrat kadrosu vardı orada. Hedefleri şehir ile insanlar arasında köprü kurmaktı ve temel ilke olarak işi profesyonellere bırakmak kararındaydılar. İşin o kısmında aksaklık olduğunda bu her tarafa sirayet ediyordu. Böyle anlarda bir filtre, ilaveten önlem alma mekanizması devreye giriyor. Bizler de “keşke yaşanmasaydı” dediğimiz bu sürecin ardından daha hassas davrandık ve zorlu koşullarda elimizden gelenin en iyisini ortaya koymaya çalıştık.”
Çetinkaya diğer bir “açık sorunu” da gündeme getirerek “Gelelim SİYAD Jürisi’ne. Bu yılın Altın Portakal’ında geleneksel Sinema Yazarları Derneği Jürisi’ni görebilecek miyiz?” sualini yönetmiş. Deniz Yavuz geniş ve uzun cevaplar veriyor ama tabii bunlara aktarmam hem yer hem köşenin formatı bakımından mümkün değil. O yüzden yukarıdaki bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz. Benim sonuç olarak söyleyeceğim daha önce de söylediğim gibi şudur: “Antalya’nın yeri her zaman bambaşkadır. Onu özel kılan sadece şehrin festival sayesinde bir cazibe merkezi olduktan sonra bir kraliçe edasıyla festivali himaye ediyor olması değil (Altın Portakal Antalyalılarındır), festivalin bizzat çelişki ve çalkantılarla dolu tarihçesi (Çetinkaya ve Yavuz tam da bunu konuşuyorlar) de özel kılıyor. Altın Portakal’ın bir hikâyesi var ve çok melodramatik.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder