Mesela evet destanlarımız, Dede Korkut hikâyelerimiz, Şehname’de anlatılan Efrasiyab, İran, Roma, Doğu Roma, Kuzey halkları destanlarında farklı Turan boylarının özgün hikâyecikleri vardı ama bunların modern sanatlar marifetiyle işlenerek “ikonografik” birikime dönüştürülmesi gerekiyordu. Böyle bir birikimin sinemada kullanımı, gelenekselleşmesi çok önemli midir? Evet! Nitekim milyarlarca lira harcanarak çekilen Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini anlatan filmlerin bilhassa “görsel betimle”de nasıl çuvalladıklarını hepimiz biliyoruz! Oysa mesela Rönesans tablolarından yola çıkarak film sahnesi açan Avrupalı yönetmenlerin eserlerindeki estetik ihtişam ve gerçeklik duygusu onlar için ne büyük bir destek tahmin edebiliyorsunuzdur.
Kılavuzsuz olduğumuz için çukurlara düşmeden tarih öncesi Turan filmi çekebilmek çok mümkün görünmese de çabalamaya ve aramaya devam ederken, 2023 Eylül ayında Kadıköy'deki Page Cafe Gallery'de Ömer Onay’ın sergisini gezerken de fark etmiştim ki, bilinmeyen zamanlar öncelikle ressamlarımızın hayal gücüne muhtaçtır. Ömer Onay, bu sergisinde bana göre “gerçeküstü” tablolarına "Balbal, Gök Klan, Budun" gibi adlar vererek estetik tercihini Turan’dan yana kullanmıştır.
Onay’ın, “Yitik Âlemler, Zamandan Önce ve Noktrün” serilerini bir araya getiren "Bilinç akışı" adını verdiği yeni sergisinin, 19 Haziran-6 Temmuz 2025 tarihleri arasında AKM Çok Amaçlı Salon'da sanatseverlerle buluşturacağını öğrendim. Bu sevindirici bir haber!
1980’li yıllardan beri Yusuf Özaslan’ın muhabbet halkasından tanıdığım ve “Yusuf Abisinin” küllenmiş gibi görünen gönül ateşini harlamaya çalıştığı Ömer Onay, içine kapanık yapısıyla zor iletişim kurulan bir arkadaştı; Arkadaşlığından emin olmasanız, bu adam benden hiç hoşlanmıyor sanısına kapılabileceğiniz mesafeli bir duruşu vardı. Az konuşurdu. Bazen söz konusu resim ve üstat ressamlar olduğunda varlığını hissederdiniz. Bu suskunluk, çekinik yaşama tarzı, medarı maişet motorunun kaptanlığını da yapmak zorunda olduğundan çok uzun yıllar sürdü.
O sıralar estetik algısı ve tavrı hakkında hiçbir bilgim yoktu. Sadece sonsuza kadar akıp gidecekmiş gibi kavisli çizgileriyle resmettiği bazı çalışmalarını hatırlıyorum ki, o çizimler ciddi bir kabiliyete ait olduğunu bakar bakmaz hissettiren çizgilerdi. “Kurgu ve Gerçek” belgeselim için ondan “ara çizimler” yapmasını istediğimde, Ayrılık Çesmesi civarında bir mekânda oturup çok uzun yıllar sonra bir araya gelmenin keyfiyle saatlerce sohbet etmiştik. O suskun adam gitmiş yerine artık sanatı için yaşamak isteyen bir sanatçı gelmişti. Emekliliğini isteyecek, atölyesine kapanacak ve zihninde tasarladığı resimleri tuvale aktaracaktı. Kafasında sadece resimlerin hayali değil, belgesel projeleri de vardı.
Bugün daha iyi anlıyorum ki, Ömer Onay sessiz sadasız Turan coğrafyasına yönelmiş ve buradan devşirdiği ilhamlarla resimler çizmeye başlayarak bizlere farklı bir bakış açısı kazandırmaya başlamıştır. Yaptıkları, ondan hem sevgili “Yusuf Abisinin” hem de diğer arkadaşlarının umduğundan fazlası mı, azı mıdır, zaman gösterecek. Ama şunu samimiyetle söyleyebilirim ki, çok şifalı, çok faydalı, çok anlamlı çalışmalara imza atmıştır.
Küratörlüğünü M. Lutfi Şen'in yaptığı serginin 19 Haziran Perşembe günü saat 19.00'da AKM Çok Amaçlı Salon'da gerçekleşecek açılışına İstanbul dışında olduğum için katılamayacağım ama İstanbul’da olan bütün sanatsever, sinemacı, gazeteci arkadaşlarımın katılmalarını hararetle tavsiye ediyorum.
Ömer Onay
1958 yılında Trabzon, Köprübaşı doğumlu Onay, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Resim Bölümü'nden 1984 yılında mezun oldu. Reklamcılık sektöründe uzun yıllar grafiker ve sanat yönetmeni olarak görev yaptı. 1990-2009 yılları arasında kendi kurduğu reklam ajansını yönetti. 2005 yılından itibaren Noktürn serisi eserlerini hayata geçirdi. Sanatçı, 2023 yılında Page Gallery'de açılan ilk kişisel sergisinde Noktürn serisindeki çalışmalarını sanatseverlerle buluşturdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder