22 Haziran 2025 Pazar

KÜLTÜR DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKABİLİYOR MUYUZ?

Devlet-i Ali- Osman’ı her alanda yağmalayan, üretilmiş bütün doğal ve insan işi değerleri temellük etmek için birbirleriyle kıran kırana bir yarışa giren Zeus’un gayrı meşru odalığı “Europa”, aynı yabani iştahla bütün coğrafyalardaki değerleri talan etmekten vazgeçmiş değildir. “Pis işlerini, silahları boylarından büyük lanetli kavme havale ettiklerini söyleyecek kadar küstah, kibirli ve yüzsüz de. “Europa”, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Çarlık Rusya’sı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve 21. Yüzyılda Çin’in bu talana ortak olmasına razı oldu. Kadim zamanların büyük “Turan”ından bakiye zengin Türkistan’ı iliklerine kadar sömüren Rusya, Doğu Türkistan’ı vahşi bir iştahla sömüren Çin ile el ele vermişken “Europa” fettan b,r dönüş yaparak indirgemeci “Orta Asya” adıyla andığı Türkistan’a bütk bir iştahla geri döndü. 

Türk milletinin akıl ve bilgiden uzaklaştığı çağlar boyunca, varlığını bile unuttuğu o kadar çok doğal değeri emperyalist güçlerin eline o kadar kolay geçti ki, onlar kendileri için inanılmaz derecede kıymetli bu yeni üretim bilgi ve araçlarını geliştirerek “katma değer”ler yaratırken - mesela “çiçek aşısı”- bizler öz mallarımızın alıcısı haline geldik. En nihayetinde Covid salgını sırasında Uygurlara zulüm eden Çin’e bile muhtaç olduk! Böylece sadece maddi olarak fakirleşmekten öte ciddi değer/varlık kayıplarına uğradık. Mesela “Türk Kırmızısı” denen renk İngiliz askerinin urbasında göz kamaştırmaya başladı! Türkülere konu olan “mavi şalvar”ın benzeri Cenova kumaşı “blue jeans”e dönüştürüldü. Bu sırada Yeniçerileri tarihe gömen Sultan II. Mahmut ise fes ve setre pantolon giyme mecburiyeti getirdi! Hâlbuki bir asır önce asaletleri meşkûk Avrupalı “asilzadeler” Türk kıyafetleri giyip bunlarla resim çizdiriyor, balolar Türk kıyafetleriyle katılıyor, evlerinde şark köşeleri düzenliyor, ut dinliyorlardı!

Ankara Keçisi yani “Tiftik Keçisi” ırkının çalınmasına mani olamadığımız gibi korkarım, Kangal (Karabaş), Akbaş, Kars /Kafkas, Koyun, Karaman, Türk Tazısı, Tarsus Çatalburun, Dikkulak /Çivikulak, Zağar, Zerdava/Kapı Köpeği ve Tonya Finosu* gibi köpek, Uzunyayla atı, Anadolu yerli atları (Asil yerli tip, Çukurova tipi), Ayvacık midillisi, Malakan atı, Canik atı ve Hınısın Kolu Kısası (Hınıs atı)** da elden gidecek!

Saymakla bitmeyecek bu gibi kayıplar ve muallâkta olup kaybedilecek veya kazanılacak pek çok gizli kalmış değerlerimiz hala diriltilmeyi bekliyor. Potansiyel değerlerimizden biri, ister inanın ister inanmayın, genetik olarak dinozorlara en yakın cins olduğu tespit edilen “Hacıkadı” tavuk cinsi! Soyu tarih öncesinden gelen bu önemli kümes hayvanı tıpkı Tiftik Keçisi, Türk Kırmızısı, Çiçek Aşısı gibi temellük edilmiş bile: Fransalılar tarafında aşırılıp Frengistan mutfağına dâhil edildiğini işittiğimde “Haydi, canım sen de!”dedim. Sizlerin de böyle dediğinizi duyar gibiyim. Fransalılar, Sinop’tan başka bir yerde yetiştirilmesi çok zor olan “Hacıkadı” tavuğunun bir benzerini (ki muhtemelen Sinop’tan gemi mutfağı için satın alınıp hayatta kalmış olanları) katma değer üreten bir değer haline getirmişler ve özel restoranlarda, ünlü aşçıların dokunuşlarıyla damak çatlatan bir lezzete dönüştürüp "Gourmet"lere sunuyorlarmış.

Tabii şunu kabul etmek zorundayım: ülkemiz artık kendi değerlerini kaybeden çaresiz insanların ülkesi değil. Hemen her şehirde, kasabada, köyde girişimci insanlar çıkıp ilerlemeye katkıda bulunuyor.  Sinop’ta da yeni nesil sadece mahallenin en iyisi olmayı değil dünya ile rekabet etmenin ve dünyanın en iyilerinden olmanın yollarını arıyor. Sinoplu Genç Girişimciler, Sinop mutfağının “Hacıkadı Islama” adı verilen yemeğini, Hacıkadı tavuğu ile yaptırarak, kente gelen özel konuklarına, ikram ediyor. Hacıkadı tavuğunun katma değer yaratacağını çok önceden fark etmişler. Genç girişimciler, Gerze Hacıkadı Tavuğunun Osmanlı Saray Mutfağı’nın vazgeçilmez bir lezzeti olduğunun biliyorlar. Hacıkadı tavuk ırkı ile benzer özellikler gösteren, lezzeti ile ün salmış Fransız La Fléche ırkının ıslah edilme sürecinin yüzyıllar öncesinden başladığının da bilincindeler. Bu sebeple soyu tükenmek üzere olan Hacıkadı tavuk ırkı için ciddi emek isteyen bir sürece girmişler. 

Genç girişimciler yaptıkları işi özetle şöyle değerlendiriyor: “La Fléche ırkıyla benzerlik gösteren Hacıkadı cinsinin, “et tavuğu” olarak ıslah edilebilir bir ırk olduğu 1931’den beri bilinmektedir. Bundan yola çıkarak, Hacıkadı tavuk ve horoz yetiştiriciliği amaçlı ulusal marka oluşumunu sağlamak ve beraberinde memleketimize yönelik turizm ve kültürel yöresel değerlerimizi yeniden oluşturmak amacı ile 2019 yılında on girişimcinin ortaklığında Hacıkadı Üretim şirketi kurduk. Şirket bünyesinde, tüm dünya üzerinde bulunan Hacıkadı popülâsyonunun toplamından daha fazla sayıda canlı oluşturduk. Irk koruma, markalaşma ve akademik çalışmalarda birçok projeye imza attık. Coğrafi işaret için müracaat ettik. Akademik çalışmalar tamamlandıktan sonra eminiz bu konu da halledilmiş olacaktır.”

* Orhan YILMAZ, Mehmet ERTUĞRUL, Iğdır Üniniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi

** Deniz TAŞKIN, Serdar KOÇAK; Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Kocatepe Veteriner Dergisi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder