Ayhan Kaplan’ı sevmeli miyiz? Yadsımalı mıyız? Anlamaya mı çalışmalıyız yoksa komik mi bulmalıyız? Ata Demirer’in bir komedyen olarak hayatımıza girmesi ve kısa bir süre içinde “komik-i şehir”lere karışması üzerine “kış, kış” diyerek üş kere tahtaya vurmuştuk! Oyuncu, çok inandığı bir komedi filminden sonra bir parçacık hayal kırıklığına uğramış, uzun bir aradan sonra da “Eyvah Eyvah” filmlerine imza atarak moral bulmuştu…
Gişede, Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar gibi büyü rakipleri olan Demirer, elbette minimalist sinemaya değil (ki zaten minimalist bir filme sığacağını sanmıyorum!) ana akım sinemasına dâhil olmalıydı. Oldu da. Demirer böylece gişe için dördüncü filmini çekti. Saf Osmanlı Sultanı ve Trakyalı saf köylü gencinden sonra şimdi de Alamancı Ayhan’ın saftorikliğini sunuyor seyircisine…
Muhtemelen bir milyonun üzerinde izleyici toplayacak Berlin Kaplanı’nın öyküsü kısaca şöyle: Ayhan Kaplan (Ata Demirer), Berlin’de yaşayan, geçimini boksörlük ve fedailik yaparak sağlayan bir Türk’tür. Ayhan girdiği maçların çoğunu kaybetmiş, kendisini destekleyen Karadenizli Hacı’ya 17 bin avro borçlanmıştır. İşler ters gidecek ve bu borç büyüyecektir. Antrenörü Cemal, bu saf ve namuslu delikanlıya, Hacı tarafından borçlarına mahsuben önerilen şikeli maçı kabul etmesini ister ama Kaplan bu işe bir türlü yanaşmaz ve… tüm Keloğlan masallarımızda olduğu gibi talih kuşu gelip onun tuhaf tıraşlı başına yapar!
Ayhan Kaplan, Keloğlangillerden bir Türk olduğu için onu baştan seviyoruz. İyi olmasını istiyoruz fakat onun Almanlaşmış hali bizi birazcık rahatsız ediyor. Ayhan, “Keçiler keçiler, başındaki neçiler?” tripleri çekmese de tüm iyilikleri şahsında topladığı için yadsımaya başlıyoruz. Çünkü bu durum, doğrudan, filmin Alamancılar için çekilmiş olduğunu akla getiriyor. Sadece Ayhan iyiyken etrafındakilerin ya deli, ya çocuk ya da sahtekâr tipler olması, “Eh yani iyi adam olmak için illa ki Almanya’da mı yaşamak lazım canım?” sorusunu akla getiriyor.
Tam da bu dururmda Ayhan’ı anlamaya çalışırsak daha iyi olacak. Çünkü gurbet elde yaşayan pek çok Türk vatandaşı gibi (bilhassa üçüncü nesil) Ayhan da, içindeki derin anavatan merakı ile Türkiye’yi egzotik bir cennet, akrabalarını masum, saf, çıkarcılıktan uzak dolayısı ile gözü kapalı sığınacak insanlar olarak algılıyor olmalı… Bu duyguları vurgularken yönetmenin hikâyeyi Ayhan Kaplan’ın bakış açısından anlattığını düşünüp, “Ya! Demek Alamanacı kardeşlerimiz bizi bir zamanların özü sözü bir Türklerine denk görüyorlar, kendimize çeki düzen verelim,” dememiz mi gerekiyor?
"Filmi komik mi bulmalıyız?" sorusuna gelince: Bulduk zaten! Evet, ama bence küçük bir eksik var: Ata Demirer’in kiloları filmde komik unsur olarak kullanılmalıydı! Çünkü o cüssede bir boksörün asla maç kazanamayacağını bir çocuk bile anlar (gerçi küçük bir bahanemiz var: Ayhan zaman zaman atak geçirerek deli kuvvetine sahip olabiliyor). Bu küçük ayrıntıyı da vurguladıktan sonra geriye kalanı da izleyicilere bırakalım!
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder