Antalya, 48 yıldan bu yana her alanda gelişip büyüyen bir şehir olarak Cumhuriyet döneminin en ilginç kent tarihlerinden birine imza atıyor… Bir yandan turizm, bir yandan imar faaliyetleri, bir yandan da kültür sanat etkinliklerine verilen değer… Şehirde pek çok kültür etkinliği yanında, Antalya kent tarihini en fazla belirleyecek olan elbette ki, Altın Portakal Film Festivali. Aşağı yukarı 1986 yılından beri hem içinden hem de basın yoluyla takip ettiğim bu etkinliğin, 47. yılında açtığım Gazete Sayfalarındaki Altın Portakal sergisiyle bir parçası olmuştum. Bu yıl, yani 48. Altın Portakal’da aynı serginin bir devamı olan (1974 – 1994) ikinci sergiyi yine aynı mekânda; Akdeniz Üniversitesi Olbia Sanat Galerisi’nde bizzat Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın tarafından açıldı. Yeni yönetim iş başına geldiğinden beri hem başkan Akaydın, hem de AKSAV başkan vekili Prof. Dr. Arif Bulut ile festival adına kalıcı etkinlikler yaratabilmek için işbirliği yapmanın keyfini yaşıyorum. Elbette bu yakınlığın kurulmasının en büyük destekçisi Başkan Danışmanı “kadim dostum” Göksel Kumsal ve gazeteciliğe İstanbul’da bir gazetede birlikte başladığımız, taktığım lakabı ile “AKSAV’ın hafızası” Hülya Özyol oldular. Gelecek yıl için bir kitap tasarladığımı da yine buradan yazmıştım ama tekrarında beis yok… Sözün özü, samimi olarak şöyle düşünüyorum: Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni –babası, mesela, hastaneden çalışan çocuklar derler ya “bizim hastane”- bizim festival olarak görüyorum.
Bu yüzden bu sütunda, blogblogumda yazacağım her kelimeyi sübjektif bulanlara asla kızmayacağım. İyi de yazacağım, kötü de.
İlk olarak festivalin çektiği para sıkıntısına temas etmek istiyorum. Bunu tamamen alakasızmış gibi bir örnekle değerlendireceğim. Festivalin açılış gecesini ve giderek tüm festivali bir tür üniversite formuna çeviren 68 kuşağının son temsilcilerine rağmen, eski bir 68 kuşağı solcusu olan Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın bu törene katılmaması yerinde bir hareket değildi. Sayın Bakan bir gün sonra baş kısmı Başbakan’ın uçağı ile Amerika’dan getirilen Herakles heykelinin açılışını yapmak üzere Antalya’ya geldiğine göre bir akşam önce gelip festivalin açılışına hem manevi ve hem de maddi katkı sağlayabilirdi. Şimdi AK Parti milletvekili olana eski Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel zamanındaki görkemli festivallere hem Turizm Bakanlığından hem Türk Tanıtma Fonu’ndan akıtılan paraların Prof. Dr. Mustafa Akaydın döneminde kullanılmasında ne gibi bir sakınca var anlayamıyorum? Bir yandan eli silahlı terörist dağdan düze indirilmeye, siyaset yapmaya çağırılıyor. Bir yandan ülkesinin yasaları çerçevesinde başka bir partide hizmet verenlerin yönettiği kurumlara daha önce abartılı biçimde yapılan yardımların damlası çok görülüyor. Siz biz diye ayırmanın getireceği yaraları nasıl tamir edilecek bunu düşünen var mı? Ben düşünmeden edemiyorum.
Söylemek istediğim şu ki, Altın Portakal Film Festivali Türkiye’nin malıdır. Bizim festivalimizdir. AK Parti veya CHP’li yönetimler gelip geçicidir. Bu yüzden festivalin maddi sorunları ciddi biçimde ele alınıp, belediyelerin ve AKSAV’ın yönetiminin kimde olduğuna bakılmaksızın maddi destek kesintisiz biçimde sürdürülmelidir.
Çünkü Berlin ve Cannes gibi Avrupa film festivallerinin bunca yıllar boyu prestijlerinden hiçbir şey kaybetmedin ayakta kalabilmelerinin birinci şartı devletleri tarafından şartsız ve müdahalesiz destekleniyor olmasıdır. Tabii ikinci şartı bu festivallere kabul edilen filmlerin, sinema sanatının evrensel kriterlerine göre seçilme geleneğinin aynen devam etmesidir. AKSAV’ın bu bağlamda yaptığı yanlışlardan biri budur. Hangi filmlerin Ulusal Yarışma’ya katılacağı konusu, yarışmada hangi filmin en iyi, hangi oyuncunu ne olacağından çok önemlidir. Ön jüriler, ana jürilerden daha kritik bir görev yapmaktadır. Dijital bir filmle 35 mm çekilmiş bir filmin, ilk filmle ustaların çektikleri filmlerin ve daha pek çok şeyin bu ön elemede bitirilmesi ve ana jürilere gönderilen filmlerin tartışma yaratmayacak kadar titizlikle belirlenmesi çok çok çok önemlidir…
Bu konuyu ciddi bir biçimde döneceğimi vaat ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder