5 Şubat 2010 Cuma

Bülent Eczacıbaşı İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın Yeni Başkanı Oldu




1985 yılından beri takip ettiğim İstanbul Kültür Sanat Vakfı, üçüncü başkanını seçti. Kurucu Başkan Dr. Nejat F. Eczacıbaşı'nın en çok dikkat çeken yanı muhakkak ki Cumhuriyet'in batıcılığının idealindeki kişiliklerden biri olması idi. Mesela Dr. Eczacıbaşı herhangi bir Türk iş adamı ile yan yana getirilse, bir vatandaş diğerinin yerli olduğunu anlardı ama Dr. Eczacıbaşı için tereddüt ederdi. İnce uzun boylu, papyon kravatlı, muntazam taranmış bembeyaz saçlı ve davranışlarıyla ebâ-cent Londralı bir İngiliz kadar Batılı idi! Hakkında pek çok yazı kaleme almıştım. Bir yazım yüzünden beni Eczacıbaşı Holding'e çağırtmış, yarım saat boyunca yüz yüze konuşmuştuk.

Şakir Eczacıbaşı Bey, sanatçı yanı ağır basan, uzaktan bakınca "bohem" kokan havası ile daha farklı bir insandı. Vefatı sırasında yazdığım gibi bir TV programına çağırmıştım, kırmamış gelmişti. Cep telefonunu kaybetmiş, ona yenisi almıştık. Millî Reasürans'daki bir sergisinin defterine şöyle yazmıştım: "Allah ile insan arasına kimse giremez ama siz "ve" harfini sokmuşsunuz!" Fotoğrafta, büyük ebatta bir Allah hattı, allta "vav" harfi ve en altta yere çömelmiş bir insan vardı. Böylece benim fotoğrafı okuyuşum şöyle oluyordu: "Allah ve İnsan". Şakir Bey bunu kast etmiş miydi bilemiyorum!

Bülent Bey'i, bir iş adamı olarak hem Dr. Nejat Bey'den hem de Şakir Bey'den daha farklı ve mesafeli bir insan olarak tanıdım. İlk karşılaşmamız yine Tercüman'da yazdığım sırada İbrahim Paşa Sarayı'ndaki (Türk İslam Eserleri Müzesi) bir sergi açılışında oldu. Müze'nin başında şimdi Sabancı Müzesi'ni idare eden Nazan Ölçer Hanım vardı. Onunla bir röportaj yaptığım için -galiba başlığı Doğu'nun Bekçisi TİEM'di- beni tanıyor ve hemen her etkinliklerine davet ediyordu. Çok gençtim. Her genç ve kendini ispatlamak isteyen muhabir gibi ben de cesur, atak davranıyordum. Bu kimilerinin hoşuna gidiyor, kimilerinin gitmiyordu. Bülent Bey'e bu etkinlikte ilk defa merhaba dedim. Ve -şimdi bile hala kimseye söylemediğim, bir gün hayata geçeceğine inandığım- bir projem olduğundan bahsettim. Kültür Sanat muhabiri gencecik bir gazetecinin projesi! Ne dedi hatırlamıyorum ama beklediğim davet bir türlü gelmediği için bir mucit olarak tarihe geçme fırsatımı kaybettim gibi geliyor bana.

Bülent Bey ile bir kere de İstanbul Film Festivali bünyesinde Türk Filmleri için Zarifi'de verdiği büyük ve şahane kokteylde rastgeldim ama bu defa sadece selamlaştık. Projemden bahsetmediğim gibi artık huyunu bildiğimden onun bütün gazeteciler için (bütün mü acaba?) koyduğu mesafeye saygı gösterdim. Üstelik kokteyl bir gazeteci için o kadar bereketliydi ki, insan tanımak, röportaj yapmaktan sinema ve gazetecilik dışı bir konuşma yapmaya insanını zamanı kalmıyordu. 

Mesela o kokteyle Atıf Yılmaz ile birlikte katılan Pelin Batu ile ilk defa karşılaşmış ve dost olmuştuk.Teoman'a, kendisini televizyoncuların elinden kurtarmak için teklifte bulunmuş,"Ben hallederim Abi" cevabını almıştım. Ama Teoman çareyi kaçmakta bulmuştu. Öyle renkli bir geceydi. 

Bülent Bey'in sanatsever eşi Oya Eczacıbaşı ise sanıyorum eşinden biraz dana yumuşak davranıyor gazetecilere. İstanbul Modern'in açılışında kendisi ile yarım sayfayı tutan bir röportaj yaptığımı hatırlıyorum.

Sonuç: Eczacıbaşı ailesi denildiğinde, tarih, ilaç fabrikatörü iş adamlarını değil, Batı kültürünü Türk insanı ile bir kurum çatısı altında bir araya getiren ve bunu nesilden nesile aktaran bir aileden bahsedecek. Şimdi nöbet Bülent Bey'de. Dr. Nejat Eczacıbaşı vefat ettikten bir müddet sonra Türkiye Gazetesi'nde "Festival ışıltsını kaybetti" şeklinde bir kanaatimi yazmıştım. Bunu kırmak için Şakin Bey epeyce çalıştı. Çok merak ediyorum. Bülent Bey, Müzik, Tiyatro, Sinema, Caz festivali ve bienaller gibi pek çok etkinliği yürüten bu kuruma nasıl bir hava, nasıl bir renk ve ışıltı kazandıracak?

Epeyce uzak bir mesafeden olsa bile, gözlerinin içine bakarak izleyeceğimizi söylemek istiyoruz!
Bülent Eczacıbaşı Bey'e iş hayatı yanında çok ciddi bir yük olan İKSV Başkanlığı görevinde başarılar diliyorum.

İKSV RESMİ SİTESİNDE YER ALAN HABER

İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu, Şakir Eczacıbaşı'nın vefatının ardından 5 Şubat 2010 Cuma günü olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdi. İKSV Yönetim Kurulu toplantısında, Şakir Eczacıbaşı'nın vefatıyla boşalan Yönetim Kurulu Üyeliği'ne seçilen Bülent Eczacıbaşı daha sonra oybirliğiyle İKSV Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi.

Bülent Eczacıbaşı, Başkanlık görevini üstlenmesinin ardından yaptığı açıklamada, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın, dünyadaki kültür ve sanat çalışmalarının en seçkin örneklerini Türkiye izleyicisi ile buluşturmak; Türkiye'nin ulusal kültürel ve sanatsal değerlerini dünya ölçüsünda tanıtmak ve paylaşmak amacıyla 37 yıldır çalışmalarını yürüttüğünü belirterek, "Ülkemizin kültürel yaşamında vazgeçilmez bir rol oynayan İstanbul Kültür Sanat Vakfı, bundan sonra da ilkelerinden ödün vermeden kültür ve sanat alanındaki yaratıcı, yapıcı, yenilikçi ve öncü rolünü geliştirerek sürdürecektir" dedi.



İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Bülent Eczacıbaşı başkanlığında; Başkan Yardımcısı Ahmet Kocabıyık ve üyeler Hamit Belli, Nuri Çolakoğlu, Suzan Sabancı Dinçer, Ahmet Misbah Demircan, Oya Eczacıbaşı, Prof. Dr. Münir Ekonomi, Gencay Gürün, Tayfun İndirkaş, Doç. Yekta Kara, Ergun Özen, Ethem Sancak ve Dr. Mimar Kadir Topbaş'tan oluşan Yönetim Kurulu ile çalışmalarına devam edecek.

Kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olarak İstanbul'da uluslararası sanat festivalleri düzenlemek amacıyla 1973 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşıönderliğindeki 17 işadamı ve sanatsever tarafından kurulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın 37 yıllık tarihinde ilk başkanlık görevini Dr. Nejat F. Eczacıbaşı üstlenmişti. Nejat Eczacıbaşı'nın 1993 yılında vefatının ardından görevi devralan Şakir Eczacıbaşı, hayata veda etiği 23 Ocak 2010 tarihine kadar bu görevi yürüttü. 



Bülent Eczacıbaşı fotoğrafı ve haberi http://www.iksv.org/detay.asp?id=287 sitesinden iktibas edilmiştir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder