16 Haziran 2012 Cumartesi

Aşkın ne ay ne yılı var! Çünkü o, hakikatin kendisidir!


Aşksız olmuyor. Evrendeki hayatın, yani mucizenin tek şahidi insanlar bile aşksız kurumaya başlıyor. Böylesine büyük bir mucizeye tanıklık etmek için insanın kadın veya erkek mutlaka âşık olmaları gerekiyor. Aksi takdirde kendi gerçeğinden sıyrılarak eşyalaşmaya başlıyor.

Aşk bir başlangıçtır, bir tazelenmedir. "Ben varım!" demenin ve varlığı sürdürebilmenin hem en soyut hem en somut yüzüdür. Tıpkı matematik gibi. İnsan zihninin yarattığı bu inanılmaz düşünce formu da öyle değil midir? Zihninizde uçuşan rakamları maddeye uyguladığınızda elinize varlığa ilişkin doğru bilgiler geçer.

Aşkın da bin bir yüzü, bin bir tarifi, bin bir gerçekliği vardır. Fakat yaşama geçirildiğinde hemen hemen aynı mükemmel sonucu verir: Mutluluk.

Sonu mutsuzlukla biten aşklar yok mudur? Vardır ama problemin yanlış çözülmesinden kaynaklanır. Aşkı gerçekten insan zekâsının ulaştığı en mükemmel düşünce şekli olan matematik gibi kendi kanunları içinde yaşar ve çözerseniz geriye tek sonuç kalır: Hayatın sorunsuz biçimde idamesi yani mutluluk…

Çağdaş bir mutasavvıf ile Anadolu’dan gelen genç öğrenci arasında şu konuşmanın geçtiği anlatılır:
-Evladım sen hiç âşık oldun mu?
-Estağfurullah efendim, olmadım!
-Aşk olmadan hiçbir şey olmaz: Şimdi git. Âşık ol öyle gel!

Bu gerçekten yaşanmış bir şey. Anlattıklarında etkilenmiştim. "Önce âşık ol!" Yani yaşamaya başla. Yani evrendeki mucizenin bilinçli tanıklarından biri olarak, bu mucizenin özünü yapan oluşa katıl...
Yunus Emre, kocadığında bakın ona ne demişler:

Niceler aydur Yunus’a çün kocadın Aşk’ı kogil
Rüzigâr uğramaz Aşk’a, Aşkın ne ay ne yılı var…

(Birçokları Yunus’a “Artık kocadın aşktan vazgeç” derler. Fakat aşka rüzigâr (zaman) uğramaz, Aşk söz konusu olunca ay ve yıl yoktur)

İlahi aşkın mecazi tarafı vardır: Ziya Paşa pek güzel söz söylemiştir:

Nev-civân sevmekte ben pîrânı tayib eylemem.
Hüsn olur kim seyrederken ihtiyar elden gider!

(Genç güzele âşık olan pirânı (ihtiyarları) ayıplamam. Öyle güzellik vardır ki, görünce ihtiyar -irade- elden gider)

Ben, ne derviş ne bilgeyim. Belki bir parça rint meşreplere meyyalim ama nihayetinde milyarlarca sade insandan biriyim. Hayatın hakikatini sonuna kadar hissetmek ve hiçbir şeyi kaçırmamak için uğraşıyorum. Her an yeniden âşık oluyorum. Bunu mümkün olduğu kadar hissettiriyorum: Mesela bizim sitenin parkındaki serçeler, kediler ve kargalarla her sabah konuşuyorum! Oğlum bile benimle dalga geçiyor. Ağaç altlarına uzanmış kedilere “N’aber kaplan?” diye seslenerek neşemi buluyorum... Kuşluk vakti, “sabahın müjdecisi”, gün zevale döndükte “akşamın şükür duacısı serçelerin” ilahilerine kuş diliyle katılamadığım için kederleniyorum…

Hayatıma devam ederken çiçeklerin envâyı çeşit renkleri, bir ağaç, ağaç dalındaki bir serçe ve onun pır pır eden narin kanatlarının harikuladeliği, gökyüzündeki bulutların beyazlığı, düşen yağmur damlaları kadar billur, kar taneleri kadar benzersiz kadınlara da âşık oluyorum ve bunu bakışlarımla, sözlerimle belli ediyorum...

Aşk evet bir tazelenmedir. Tıkanıp giden bir hayatın yeniden evrensel akışa uyum sağlamasının tek yoludur. Evrendeki gizli ritmi, içten içe söylenen şarkıyı (sabahları uyandığınızda hâlâ şarkı söylüyorsanız bunu anlayabilirsiniz), hayatın hakikatine hediye edilecek yeni bir insanı hep ona borçluyuz...

Peki, hakikat ne? Muhtemelen onu da âşıkların piri, efendisi Yunus Emre’den öğreneceğiz:

Hakikatin manasın şerh ile bilmediler
Erenler bu dirliği riya dirilmediler
Hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi
Çokları gemiden çakıp denize dalmadılar

(Hakikatin manasını araştıranlar bunu bir takım metinleri şerh ederek bulamadılar. Gerçeğe ermiş olanların, yani erenlerin dirliği ise riya değil gerçek dirliktir. Tanrısal hakikat ve Tanrını gerçek bilgisi bir denizdir. Dini kurallar ise bu denizde yol alan bir gemidir.  Bir çok kişi gemiden çıkıp denize dalmadılar…)

Demek ki aşk neymiş?



(15.06.2012)

5 yorum:

  1. Uzun yollardan geldim, sana geldim.
    Yoruldum, duruldum...
    Bir nehir bunca sene yatağını mı arar?
    Aradım... Aktım... Kimzesizim...
    Yalnızlığımda seni biriktirmişim meğerse.
    Alnım kırıştı, her kırışıkta aradığımı sakladım, görmesin yaban gözler diye.
    Yabancı değilim, kimsesizim...
    Aç sadrını, sana geldim.
    Beklediğin bendim.
    Aradığım sendin.

    Hz.Mevlana

    YanıtlaSil
  2. Sanırım bu yazıyı 20. okuyuşum...Dağıttı beni, topladı beni...bilemedim tarifsiz birşey yaşattı...Ben çok aşığım hemde çokkkkk :(...Ellerinize, aklınıza, ruhunuza sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Niceler aydur Yunus’a çün kocadın Aşk’ı kogil
    Rüzigâr uğramaz Aşk’a, Aşkın ne ay ne yılı var…

    İşte bunu anlatamadığım, gücümün yetmediği bir aşkım var...

    YanıtlaSil
  4. Nereden Eserse essiin rüzigar a dokunma
    yarin zülfüne dokunda, zülfiyare dokunma

    YanıtlaSil