7 Eylül 2025 Pazar
LANETLİ UYGARLIĞA BAŞ KALDIRANLAR
31 Ağustos 2025, dünya tarihindeki en cesur insanları taşıyan gemilerin sefer çıktığı gün olarak anılacaktır. Bu “çıkış” Filistinlilerin ‘Kerbelâ’sını vahaya çevirebilecek en ciddi girişimdir. Ateş ve kan çemberi içinde açlıktan, susuzluktan, bombardımanlardan ölüp giden çocukların çığlığına daha fazla seyirci kalamayan pek çok insan bu yolculuğa katılacaklarını duyurdu ama Susan Sarandon için yapılan açıklama geri alındı. Böylece, “Lanetli Uygarlık”ın ne kadar ciddi biçimde kuşatılmış olduğu bir kere daha anladık.
Global Sumud Flotilla’nın durdurulması ihtimaline karşılık geçen gün okuduğumuz / izlediğimiz bir haber ise içi ferahlatıcıydı! Kendi karanlığında boğulan lanetlilerin arasında aydınlık vicdanlı insanlar olduğu anlaşıldı. Cenova’da bir yükselti üzerine çıkan bir sendikacı bütün dünyaya meydan okudu. USB Sendikası üyesi ve Cenova Liman İşçileri Temsilcisi Riccardo Rudino gönülleri genişleten konuşmasında ilk defa uluslararası bir eylemden bahset ki, bugüne kadar Gazze için yapılan açıklamalar arasında gerçekten işe yarayabilecek en değerli eylem planıydı.
40 binden fazla kişinin katıldığı bir yürüyüş ve meşale nöbeti esnasında Riccardo Rudino, Gazze’ye yardım taşıyan Küresel Sumud Filosu (Global Sumud Flotilla) gemilerine yapılacak herhangi bir engelleme halinde Avrupa limanlarını felç etmekle tehdit etti! Açık kaynaklara göre Rudino, şunları söyledi: “Teknelerimiz ve yoldaşlarımız ile olan bağlantımızı sadece 20 dakika bile kaybedersek bütün Avrupa’yı bloke ederiz. Cenova Limanı’ndan tek bir çivi bile çıkmayacak!” diyerek, uluslararası grev, yol ve okul kapatmaları gibi eylemleri vurguladı. Rudino’nun açıklaması, Özerk Liman İşçileri Kolektifi (CALP) ve USB sendikasının dayanışma çağrısıydı ve filonun Eylül ortasında Gazze’ye sağ salim ulaşmasını ve yardımın son kutusuna kadar teslim edilmesi şart koşmaktaydı.
29 Ekim 2023 tarihinde bu sütunda Filistinlilerin acımasızca katledilmeleri, soykırıma rağmen bütün dünya siyasilerinin sessiz kalmaları üzerine insanlara medeniyet götürdüğünü iddia eden Avrupa’nın “Lanetli Uygarlık” olduğunu yazmış ve şöyle demiştim:
“7 Ekim’den bu yana sözde özgür Batı basınının ortaya koyduğu “yalanlaştırma” yoluyla haber yapma tutumu dünyanın geleceği için depolarda ateşlenmeyi bekleyen tüm nükleer başlıklardan daha korkunç görünüyor. Batı basının yalancılığı, Batı uygarlığının bir daha düzeltilemeyecek kadar ekseninden kaydığını, eğer bir dünya savaşı yaşanıp insanlığın yok olacağı bir son gelmezse artık yepyeni bir uygarlık algısına evirileceğini gösteriyor. Çünkü varlığının farkında ve kendini kemale erdirmiş bir uygarlık, eğer gerçeği söylemesi için bizzat var ettiği kurumların yalan söylemesine izin veriyor hatta onları yalancılığa teşvik ediyorsa, kemali, zevale dönüşmüş demektir.
Tarihteki bütün medeniyetler yalan yüzünden omurgası üzerine duramaz olup birer sürüngene dönüşmüş ve daha sonra da yok olmuştur. Batı uygarlığının omurgası, özgür basının yalancılığı meşrulaştırmasıyla tuzla buz olmuştur. O şimdi bir sürüngenden farksızdır. Dünya artık yepyeni bir uyanışı da beraberinde getirecek gerçekçi bir uygarlığa gebedir!
Sanıyorum aslında olup bitenlerin düğüm noktası bu “uygarlık krizindedir”. Çünkü dünyaya egemen olan Batı uygarlığı, kuruluşunu, gelişmesini ve büyümesini katliamlara borçludur çünkü artık sadece “öteki”nden değil kendinden de nefret etmektedir, çünkü iddia ettiği erdemli ilkelere sırtını dönüşü ve yalancılığı meşrulaştırmasının başka bir izahı yoktur.
Batı uygarlığı, 1492’den itibaren Amerika’da, Hindistan’da, Türkistan’da, Afrika’da, Çin’de, Japonya’da, Osmanlı Devleti vilayetlerinde yaptığı katliamları daima “ilerleme, gelişme, uygarlaşma” palavralarıyla yalananlaştırarak bizzat kendini boğmuştur ve omurgası kırık bu uygarlığın insanlığa vereceği hiçbir şey kalmamıştır, kan, ateş ve ölümden başka!
Şükretmek gerekir ki, Batı uygarlığını lânetini fark eden pek çok sıradan insan yanında entelektüeller de vardır.”
Bu cümleden sonra da Batılı olup haysiyet ve şerefini kaybetmemiş bir yönetmenin çektiği filmden bahsetmiştim. İşte şimdi de ahlak sahibi geniş kitlelerden sevinçle söz ediyorum. Riccardo Rudino ve yoldaşlarının çağrısı aslında Batı Uygarlığının üzerindeki lanetin kaldırılıp atılması için bir fırsat olarak görüyorum. Umarım Batının eli kanlı, vicdanları kirli efendilerinin yerini Riccardo Rudino, Liam Cunningham ve Batılı ülkeler parlamentolarında ağlayarak mazlumların hakkını savunan siyasetçiler alırlar. Aynı değişim-dönüşüm dileğimi dünyanın başına bela olmaya devam eden ABD, Çin ve Rusya için de tekrarlamaya devam edeceğim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder