18 Mayıs 2025 Pazar

DENİZLE GÖĞÜN ÖPÜŞTÜĞÜ SİNOP'TA FİLM FESTİVALİ

Ahmet Muhip Dıranas’ın, “Bu kış gecesinde uzaktan yoldan, Rüzgâr gibi ta eski Anadolu’dan”dizeleriyle akıp giden Kar… “Boşluklarda seni arıyor, dağ bir yanda kişi bir yanda, Bir yaralı hayvan bağırıyor senden ayrı düşen insanda”metafizik bir çığlığa dönüşen Maşar Dağı…“Hoyrattır bu akşamüstüler daima; Gün saltanatıyla gitti mi bir defa” dizleriyle hüznün saltanat sürdüğü şiir Olvido… “Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak, Ben aşkımla bahar getirdim sana, Tozlu yollarından geçtiğim uzak, İklimden şarkılar getirdim sana”dizelerinin gönüllere bir sevda buğusu gibi ağdığı Serenad… “Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla!” dizesiyle kalplerimizde seğiren Fahriye Ablaşiirlerini biliriz ama şairin Sinoplu olduğunu çoğumuz hiç duymamış, pek çoğumuz unutmuştur. Aynı şekilde Sabahattin Âli’nin bir şehri hem de yaşamadan en güzel biçimde tarif ettiği “Aldırma Gönül” şiirindeki “Görmesen bile denizi, Yukarıya çevir gözünü, Deniz dibidir gökyüzü, Aldırma gönül, aldırma” dörtlüğü de politik körlük yüzünden unutulup gitmiştir… Neyse!

4. Sinop Film Festivali, danışmanlar Neşe Sarısoy Karatay ve Serdar Şen ile festival yöneticisi İzzet Arslan’ın Ayancık’ta başlattığı yolculuğun büyüyerek bir şehir etkinliği haline getirdiği şanslı festivallerden. İşte bu ilk kentli belgesel ve kısa film (kurmaca) içerikli festivalin konuklarından ve görevli paydaşlarından biri oldum: 1986 yılında 23. Antalya altın Portakal Film Festivali’ne davet edilmemle başlayan festival yolculuğum boyunca, merhum Agah Özgüç, Yılmaz AtadenizSüleyman TuranYılmaz Köksal ve Yeşilçam’ın duayen koleksiyoncusu Necip Sarıcı gibi Türk sineması ile neredeyse yaşıt “sinema delilerinden” dinlediğim “ilk festivallere ait” anekdotların benzerini 4. Sinop Film Festivali’nde yaşadım.

Ufuk turu yapmama neden olan küçük ama enerjik festivalde, kurmaca ve belgesel jürileri ile halkın buluştuğu -eski Deniz sinemasıyken şimdi sinema ve kahve olarak hizmet veren, geçmişte Kırımî İsmail’e ait tarihi binadaki- Le Mer House Of Coffe sinema salonundaki jüri ve halk buluşması toplantısında “sahne heyecanımı” da yendim! Aynı akşam ödül töreninde artık sahne heyecanı yerine festivalin kendisi gibi minik ama yoğun, naif* heyecanınakendimi bırakıverdim. 

Sinop Valisi Sayın Mustafa Özarslan, TRT Sinema Proje Sorumlusu Mehmet Ali Karga, güler yüzlü ve sıcakkanlı oyuncu Hatice Aslan, yönetmen Müge Oğurlar, festivalin ana sponsoru ve dinozorların en yakın akrabası olduğunu genetik olarak kanıtladıkları “Hacıkadın” tavuk cinsini yeniden yaşatmaya başlayan Sinop Genç Girişimciler Kurulu yönetimi üyeleri Başkan Melih ÇınarNihat ÖzkayaDr. Mehmet Samet Erdem, Oğuzhan Muşta ve festivalin çatı kuruluşu Nirengi Kültür Sanat Derneği yöneticileri dâhil olmak üzere ödüle layık görülen sinema emekçileri kapanış galasının heyecanlı katılanları oldu. 

Gala gecesinde en çok dikkatim çeken şeylerden birisi, daha önce festival kapsamında Hayat filmi gösterilen yönetmen Zeki Demirkubuz’un davranışıydı. Kısa film ve belgesel dallarında gayesi para kazanmak olmayan veya ana akım sinema filmleri gibi değerlendirilmesi mümkün görülmeyen filmler çeken sinemacıların gecesine sessiz sedasız katılmış ve töreni sonuna kadar seyretmişti ama benim bundan ancak çıkışta haberim oldu. Demirkubuz, amatör sinemacılara ait olan geceye kameralar önünde katılmayarak sahne ışıklarının ve kameraların kendine çevrilmesine izin vermemişti. Bu davranışı sahiden de mütevazı bir kişi olduğunu gösteren çok değerli bir davranıştı. Zeki Demirkubuz’u bu sebepten içtenlikle tebrik ettim.

Belgesel dalında yarışan yapımlar, “düşünen filmler”di. En İyi Belgesel ödülüne oy biriliği ile layık bulduğumuz İlkay Nişancı’nın yönettiği “Zamanın Kıyısında Sınav” için ödül gerekçemiz şöyleydi: “Çarpıcı-dramatik bir konuyu, konunun duygusal tonunu dengeli bir şekilde anlatabilmesi; sınav soruları üzerinden bireysel, toplumsal travmalar ve etik değerleri tartışması; fırsat eşitsizliğine dikkat çekmesi; tüm zorluklara karşın azim ve umuda vurgu yapması; teknik yetkinliği ve özgün bir anlatım biçimi oluşturması nedeniyle…” İlk başta Hatay’da deprem sonrası öğrencilerin yaşadıkları ağır sıkıntıları anlatan bir belgesel gibi görünse de muhtemelen spontane bir biçimde katmanlı anlatıma dönüşen belgesel, akademisyen Doç. Dr. Ahmet Oktan, Ankara Film Festivali’nin yorulmak yılmak bilmeyen emekçisi yönetmen Hacer Koç Yıldız ve benim listemde birinciydi. 

İlk gösterimi Antalya Film Festivali’nde yapılan Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir’in yönettiği Bir Orkestranın İzinde belgeseline değer görüldüğümüz özel ödül için gerekçemiz şöyleydi: Geçmişin kolektif hafızasını, kadınların kültürel üretimdeki yerini ve müziğin birleştirici gücünü arşiv görüntüleri, röportajlar ve canlı performanslarla çok katmanlı biçimde sunması…”

Kısa film (Kurmaca) dalı jürisinin üyelerinden yönetmen ve oyuncu Selim Evci’yi Altın Portakal için yarışan Savrulma Zamanı filmiyle tanımıştım. Evci diğer jüri arkadaşları Esra Demirkıran ve Melis Şenolsun ile En İyi Film ödülünü Cansu Baydar’ın yönettiği “Neredeyse Kesinlikle Yanlış” filmine verdi. Jüri Özel Ödülüne ise Adil Burak Aydın'ın yönettiği Hayaller, Umutlar ve Dönen Yunuslar adlı film layık görüldü.

Şiir, sinema, sahne heyecanı, yakından tanıyınca portreleri güzelleşen eski tanıdıklar, dinozorlara genetik olarak en yakın tavuk cinsi “Hacıkadın” eti yemek dâhil pek çok ilki yaşadığım 4. Sinop Film Festivali’nde, Dr. Rıza Nur İl Halk Kütüphanesi’ndeki açılışa katılan zevat festival boyunca bir daha görülmedi. Mesela Muhittin Böcek ve Zeydan Karalar gibi bir belde reisi mevcudiyetinin yokluğunu hissederek dönmek Sinop için düşündürücüydü.

---

*Naif: Çok profesyonelce olmayan, sade, yalın ve doğal.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder