14 Ocak 2024 Pazar

ATATÜRK - II FİLMİ

Atatürk filminin ikinci sinema versiyonunu seyrettim. Çanakkale’nin anlatıldığı bölümler bir sinema filminden beklenen bütün görsel işitsel standardı ve özel etkileri (effect) doyurucu biçimde veriyor. Filmin daha sonraki kısmını yine “ideolojik” buldum. “Enver/Kemal” karşıtlığının bu kadar ön plana çıkartılması yerine aynı karşıtlık daha yedirerek verilebilirdi. Ancak filmi yapanlar, yazanlar ve yönetenlerin tercihleri hakkında fazla yorum yapacak değilim. O, onların tercihi. Nihayetinde Osmanlı ordusunun Mustafa Kemal Paşası Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup milleti tarafından Atatürk ünvanına lâyık görülmüş bir kurucu ata, Osmanlı’nın Enver Paşası da Türkistan dağlarında baş vererek bugün dalga dalga büyüyen Turan davasının ilk kahramanlarından biri olmuş bir şehittir. Tarih bize hangi sorunların yaşandığını ve bunların nasıl çözüldüğünü anlatmakla kalmaz, gelecekte bu sorunlardan, sorunların çözümünden, çözümlenemeyerek kalmış kısımlarından geleceğin nasıl şekilleneceğini de öğretir. Bu bağlamda, geleceğin Türk dünyası için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “akıl” ve Şehit Enver Paşa’nın ise “hayal” sembolleri olarak zihinlerde yer bulacağını düşünenlerdenim. “Atatürk mü, Enver Paşa mı?” diye sorulduğunda tereddütsüz “Atatürk!” derim. Turan ideali söz konusu olduğunda ise Enver Paşa’nın şehit oluşunu ve yine Atatürk’ün Türk dünyası birliğinin kurulacağını ima eden sözlerini beraber anarım. Sonuç: Atatürk filmi tıpkı Nefes Yer Eksi İki gibi “tür sinemasında” bir aşama olarak yerini almış ve sinema tarihine geçmiştir. Çoluk çocuğunuzu alıp hatta mahallenizde sinemaya gidecek gücü olmayan komşularınıza bilet alıp bu filimi izleyin. Çünkü izlenmesini kontrol edemediğiniz televizyonlar ve sanal platformlardan lağım akıyor. Sapığın Yüzüne Tükürsen Jeffrey Epstein davası, New York’ta yer altında bulunan tüneller, kaçırılan kız ve erkek çocuklar, Hollywood denen fitne fücur çukurunda cesur bir heccavın “sapıkları” gözlerine bakarak ifşası, 6 Şubat depremlerinde kaybolan onlarca çocuğun bu kan içici sapıkların insafına terk edilmek üzere jetlerle götürüldüğü iddiası ve daha neler neler… İnsanın içi kabarıyor, kalbi sıkışıyor. Midesi bulanıyor. Bir zalimin elinde çaresizlik içinde kıvranan bir ‘sabi’ aklına geliyor ve patlayacak gibi oluyor ama ne Amerika’da, ne Doğu Türkistan’da, ne Gazze’de ne de dünyanın başka yerinde sürüp giden zulümleri durdurabiliyoruz. Ne demişti komedyen Ricky Gervais 2020 Altın Küre Ödül Töreni'ndeki konuşmasında: “Fakat bu gece, sadece kamera önündekiler ile ilgili değil. Bu salonda dünyanın en büyük TV ve film yapımcıları var. Her kesimden insan var. Ama hepsinin ortak bir noktası var, hepsi de Ronan Farrow’dan (Tacizleri yazan gazeteci) korkuyor. Sizin için geliyor... Hepiniz adına konuşuyorum sapıklar. Bu şovu izlemek yerine benim dizim After Life'ın tüm sezonunu izleyebilirsiniz. Dizinin konusu karısı kanser olduğu için kendini öldürmek isteyen bir adam. Ve buna rağmen bu ödül töreninden daha eğlenceli. İkinci sezon için detay vereyim o kendini öldürmüyor. Tıpkı Jeffrey Epstein gibi. Kesin sesinizi, hepinizin arkadaşı olduğunu biliyorum bu adamın." Amerika’da, Avrupa’da ve dünyanın pek çok yerinde pek çok kişi eskiden beri bu olayları biliyor, hatta bir ucundan bu olaya bulaşıyor. Konu sadece sapıkça zevkler değil. Bu ruhsuz, Tanrıtanımaz zavallılar ölümsüzlük peşindeler. Bunun için onlara “Annenizin mezarını açıp kemiklerini öğütüp için!” deseler onu da yapacak kadar Şeytanın emrine girmişler. 2021 yılında ölümsüzlük araştırması yapanlar, laboratuvarlar kuranlar için ne demişti Elon Musk: “İnsanların ölmesi gerek!” ve “Bu işe yaramazsa Bezos ölüme dava açacak!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder