SOSYAL Medya üzerinden yürütülen “doğru bilgi” mücadelesi giderek güçleniyor. Bilhassa milli kültür ilkeleriyle yetiştirilmiş, yetişmiş pek çok kişi edebiyat, Türkçe, Türk müziği gibi konularda ciddi paylaşımlarda bulunuyorlar. Tabii ki bu tür içerik üreticiler giderek çoğalacak ve sosyal medyadan akan bilgi kirliliği ve sabuklamaları bastıracak seviyeye gelecektir. En azından ümidim bu yöndedir.
İçerik üreticisi, aklı başında bu insanları, sosyal medya deyimiyle “profilleri” hemen takibe alıyorum. Ne yalan söyleyeyim, bazı konularda ben dahi yanlış içinde olduğumu fark ediyorum. Neden olmasın ki? Bilgi tazelenip güncellenmediği zaman ya unutulur ya da başka bilgilerle karıştırılarak kendi gerçeğinden kopar, zihnimizin ürettiği bir “öznel bilgiye” dönüşür (öznel bilgi yerine başka bir ifade bulamadım, aslında kastım bozulmuş bilgi, zan yani çöp!).
Önceki gün paylaşımların birinde, Âşık Veysel adına ortalıkta dolaşan hikâyelerin birinin tamamen uydurma olduğunu hayretle öğrendim. Veysel’e atfedilen hikâyecik şu: Eşi onu başka biri için terk etmeye karar verir. Kadın, bir gece bohçasını alır ve sözde Veysel’in haberi olmadan kaçar. Yolda pabucu vurmaya başlayınca durup bakar ki, terk ettiği eşi Veysel bir tomar para koymuştur pabucun içine!
Bu hikâyeciğin kaynağının Metin Erksan tarafından çekilen “Karanlık Dünya Âşık Veysel’in Hayatı” isimli biyografik dramdan çıktığını aynı paylaşımda okuyunca daha çok şaşırdım. Metin Erksan’ın yönettiği filmin senaryosu ünlü ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait. Üstelik film, Veysel Şatıroğlu yaşarken, 1952 yılında ozanın köyünde çekiliyor!
Âşık Veysel’in torunları verdikleri röportajlarda bu hikâyenin tamamen uydurma olduğunu açıkça beyan ediyorlarmış. Çünkü o dönemin Anadolu’sunda, erkeklerin kendisini başkasına kaçarak terk eden bir kadına para vermek gibi bir tutum sergilemesinin gayrı mümkün olduğunu ayrıca Âşık Veysel merhumun hayatı boyunca hiçbir zaman “tomarla parası” olmadığını vurgulayarak…
İnsan arkasına yaslanıp bir dakika düşününce bu iki gerekçenin çok doğru olduğu kanaatine varıyor. Çünkü bırakın 50li yılları, 1960larda bile Anadolu’da para o kadar az bulunan bir şeydi ki, delikli iki buçuk kuruşların, bakır beş kuruşların bile hatırı çok yüksekti. Anadolu insanın evini terk eden bir kadına, “Var git güle güle, al bu para da yolluk olsun sana!” gibi bir davranışla mukabele etmesi gerçekçi bir anlatım değil.
“Kurmaca ve gerçek” ilişkisindeki çelişkinin sert şekilde ortaya çıktığı ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Dramatik yapıyı güçlendirmek için kurgulanan hikâyecikler aslında o an ve sonrasında ciddi sorunlara sebep olacak kadar kritik tercihlerdir. Sade bir insanın veya bir sanatçının yahut tarihi bir kişiliğin veya vakanın, kurgulanırken sınırlarını iyi belirlemek gerek. Bu sınırlar ne gerçeğin kendisine tıpatıp benzemeli -ki o zaman “bu bir sanat eseri değil yaşanmış bir şeyin birebir kopyalanması” anlamına gelir-, ne de kurgu, hakikati bağlamından koparmalıdır.
“Kurmaca ve Gerçek” konusu irdeledikçe konu estetik felsefesi alanına doğru genişler ki benim o vadilerde elimi kolumu sallayarak gezecek bir haritam yok! O bakımdan sosyal medya üzerinden yanlış biline Âşık Veysel hikâyesini düzeltenlere, dedelerinin yaşantısını tüm sadeliğiyle kendi gerçeğine bağlayan torunlarına ve bu hakikati sosyal medyada paylaşanlara teşekkür ediyorum. Çünkü hikâyeyi duyduğum günden beri bunun kaynağı kim acaba? Gerçekten de doğru mu? Soruları kafamı kurcalamıştı. Artık biliyorum ki, aslında “Meyva çekirdeksiz, Sen varsın orda!” gibi mısralarından da belli olduğu gibi “giz(em)li bir mistik” olan Veysel’in başından böyle bir olay geçmemiştir.
Fakat burada yine de bir soru kafamda dolaşıp duruyor. Sebebi, “Karanlık Dünya Âşık Veysel’in Hayatı” filmini izlememiş olmam. Veysel’e atfedilen bu hikâyecik, “Bu filmde anlatıldı mı, anlatılmadı mı?” sorunun cevabını bulmak için en kısa zamanda filmi bulup seyretmem lazım…
GÜNÜN DÖRTLÜĞÜ
Veysel’i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin Sen varsın orda
Âşık Veysel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder