Yıllar önce, merhum Turan Yazgan Hocam Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı işletmelerinden Süleymaniye Darüzziyafe’deki mekâna davet ettiğinde, itikadımca şehit Ebülfeyz Elçibey, kanserin tükettiği bedenini iman gücüyle ayakta tutarak, o mekânda karşılaştığı herkesi tek tek kucaklamıştı. Her kucakladığı kişiye bir şey söylüyordu. Çok merak etmiştim ne diyor, diye. Sıra bana gelince beni de tıpkı ötekiler gibi sımsıkı kucakladı! Kucakladı ne kelime bağrına bastı, kokumu içine çekti ve tıpkı diğerlerine dediği gibi şöyle dedi: “Dünya ahret gardaşım!”
Kanser olduğunu bilmiyordum. Muhtemelen üşütme diye düşünmüştüm. O günden
sonra bir daha görüşemedik, sarılmak, kucaklaşmak, koklaşmak ve “gardaşım”
hitabına muhatap olmak nasip olmadı ama ben o kucaklaşmayı, kardeşinin kokusunu
içine çeken o “fenâfi’t-Türk” adamı ve “Dünya ahiret gardaşım!” sözünü
aklımdan hiç çıkaramadım. Adeta bir manevi “tamga” gibi gönlümde taşıdım. Her
gördüğüm ‘Turanlı’ya “Dünya ahiret kardeşim” gözüyle baktım, o sözün içimde
yanıp duran ateşinin sıcaklığıyla hitap ettim. 2008 yılında Kırgızistan
havaalanında karşılaştığım her Kırgız’a sarılıp “Kardeşim” dememi tuhaf bulan
kafileden biri yarı şaka yarı ciddi, “Seni birazdan deli diye tutuklayacaklar,
yeter her gördüğüne sarılma” demek zorunda kalmıştı…
Dilde Fikirde İşte Birlik
10 Kasım günü 84. vefat yıldönümünde rahmetle andığımız Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün neredeyse bir asır önce sezgisiyle idrak edip, "Şu kadarını
belirtmeliyim ki her şeyden evvel bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle
öleceğim. Türk birliğinin bir gün
hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya
onun rüyaları içinde kapayacağım" dediği gibi, her an o rüyayı yaşıyoruz.
150 yıl kadar önce aynı rüyayı gören İsmail Gaspıralı, “Dilde fikirde işte birlik”
sözleriyle bu rüyayı, kısacık bir cümle gibi görünse de okyanuslar kadar geniş
ve derin bir mana yüküyle formüle etmişti.
Korkut Ata: Hayallerimizin Festivali
Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen ve hâlâ fiilen bu unvanı taşıyan
Bursa’da geçekleştirilen “Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali”nin ikincisi
işte bu kısa ama derin ve geniş cümle ile çınladı: Dilde fikirde işte
birlik! Festivale katılan ve "Türk Dünyası Sineması"
toplantısında konuşan Özbek, Kazak, Kırgız ve Azerbaycan Türkü sinemacıların
nerdeyse hepsi “Dilde fikirde işte birlik!” sözünü, söz başı yaptı! Ama hepimiz
birbirimizi anlamak için “kulaklık” takarak simultane kabininden gelecek
seslere kulak verdik. Yani hâlâ “dilde birlik” sağlama aşamasını geçebilmiş
değiliz! İçim cız etti ve o an karar verdim, Türkçe’nin bu ağızlarını konuşup
anlamak için çalışmaya başladım. Gerekirse kursa bile gitmeye karar verdim!
Aynı Rüyayı Görenler
Kültür Bakanlığı tarafında hayata geçirilen Korkut Ata Türk Dünyası Film
Festivali, gelecek yıl Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde yapılacakmış.
Katılımcılarca, “hayallerimizin festivali” olarak da nitelendirilen bu güzel
festivalin yükünü Erkin Yılmaz ve Kemal Uysal gibi iki gayretli bakanlık
bürokratını yanına alarak sırtlayan Sayın Ahmet Misbah Demircan’dan rica
ediyorum: gelecek yıl Şuşa’da verilecek ödülleri, hayatını “dilde fikirde işte
birlik” idealine adamış olan Ebülfeyz Elçibey’e adayın…
Gerçekten ses getiren bir âdet başlatmış olursunuz.
Mesela Kırgızistan’da yapıldığında Cengiz Aytmatov,
Kazakistan’da yapıldığında “Az I Ya” yazarı Olcas Süleyman,
Özbekistan’da yapıldığında, “Ey İnönü, ey Sakarya, ey İstiklâl Erleri / Milli
Misak alıngança toktalmasdan ilgeri! / Ey İnönü, ey Sakarya, ey İstiklâl
Erleri, / Misak-ı Millî’ye kadar durmadan ileri.” diyen, Tofan (Tufan) adlı bu
şiirini “Anadolu Kışlağının Muzaffer Ordularına” sözleriyle Türk milletine
ithaf eden Abdülhamid Süleyman Çolpan adına ödül verirsiniz…
G Ü N Ü N S Ö Z Ü
“En ağır yükü kervanın son devesi taşır. Yolda düşürülen bütün yükleri onun
sırtına koyarlar. Her kuşak, sanki dünyanın son kuşağıymış gibi büyük bir güçle
çalışmalıdır. Atalarımızın bilmedikleri ya da kabullenmedikleri gerçeklerin
sorumluluğunu yüklenmemiz gerekir.”
OLCAS SÜLEYMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder