Atalarımızın, Türkistan’dan İran, Mezopotamya ve Roma topraklarına yaptığı uzun yolculukta toplum yapımız ve dilimiz değişikliğe uğradı. Doğru olandan kaçınmadan ifade etmeliyim ki, milli vasıflarımız, değişerek zenginleşti ama aynı azmamanda bazı özgün yapılarını kaybetti. Unutulan özgün vasıfların içinde kır çiçekleri kadar güzel Türkçe kelimeler önemli yer tutar. Unuttuğumuz onlarca hatta yüzlerce kelime, Balkan dilleri, Rusça, Macarca, Yunanca, İtalyancada hala kullanılmakta. Bir dilin binlerce yıl boyunca hafıza kadrosuna kaydedilen her bir kelimesi o dilin ifade imkânlarının özgün kalmasını sağlar. Kelime kaybı ne kadar az olursa dil o kadar kendisi kalır, başka dillerden kelime alıp onu kendi yapısı içinde eritmesi, zenginleşmeyi sağlar. Nitekim Türkçemizin en eski dönemlerini araştıran Türkologlar, erken dönem Türkçede farklı dillerden giren yabancı kelimenin varlığını tespit etmişlerdir.
Bizim Mantımız, Sizin
Türkçeniz Mükemmel!
Biliyoruz ki, dünyada yüzde yüz saf bir “medeniyet dili”
bulunmaz. Türkçemiz, Akdeniz havzası medeniyetleri dilleriyle buluşmasıyla
birlikte pek hızlı bir değişikliğe uğradı. Bu değişme Türkçeyi zenginleştirdi.
Burada, “değişerek zenginleşme/zenginleşerek değişme”ye örnek olacak bir
hatıramdan bahsedeyim: Türkmenistan’dan ülkemize çalışmaya gelen hastabakıcı “Halide Rahmedova” ile yaptığım
sohbette, iki ülkenin mutfağını konuşurken iş mantı bahsinde inada bindi.
Halide Hanım, “Bizim mantımız sizinkinde daha iyidir.” İddiasından hiç
vazgeçmedi. Benim kederlendiğimi anlayınca, “Ama Coşku Abi, sizin de Türkçeniz çok güzel, çok zengin. Derin. Saygın.
Bayılıyorum Türkiye Türkçesine” diyerek gönlümü almıştı. (Halide’nin bu
ifadelerini doğru hatırlıyor muyum diye yazmayı bıraktım ve onu aradım. Konuşmamızı
hemen hatırladı ve mantı konusunda ısrarını sürdürdü… Türkiye Türkçesi hakkında
o gün söylediklerini hatırlıyorsa bir yazımda bu ifadelerini kullanacağını
söyledim ve kullanabilir miyim diye sordum. “Hatırlamam mı? Her zaman
söylüyorum. Hep söylerim. Tabii kullanabilirsiniz. O zamanki söylediklerim
hakkında fikrim değişmedi” dedi.)
Dilde
İstikrarsızlaştırma Süreci
Türkçemizin özgünlüğüne halel getiren kayıpları bu yazının
kadrosuna almadan zenginleşme bahsinden devam edersem, Azerbaycan, Gagavuz,
Türkiye Türkçesi ile Türkçe’nin Batı koluna mensup olan Türkmen Türkçesi’ni
konuşan Halide Hanım, bin yıldır bu coğrafyada gelişen ve zenginleşen
Türkçemize hayranken bize ne oluyor? Her birimiz bir tarafından çekiştirip
örselemeye devam ediyoruz? Sosyal medyada eçhel-i cühela takımının dilimizi
kendi kara deliklerine çekmesi… “İngilizce tiçırlarının” İngiliz dilini yüceltip Türkçemizi “İngilizce
öğrenmeye mani yapıda” aymazlığına indirgeyen pazarlama taktikleri… Plaza dili
soytarılığı… Mehmetçiğe kurşun sıkan Frenk askerine “Gazi”, Mehmetçiğin
öldürdüğü Frenk askerine “Şehit” demek gibi film altyazılarında kavramları alt
üst etmeye kadar varan kolejli mütercim hadsizliği, edepsizliği… Bütün bu ve
benzeri olaylar Türkçemizi sürekli hırpalarken gerçekten “dilde, işte, fikirde
birlik” yolunu terk mi edeceğiz?
Bir toplum sadece ekonomik ve siyasi kanallarda baskı altına
alınmaz. Asıl baskı kültür vasıtasıyla yapılır. Kültürel şokların hedefine
ulaşabilmesi, bir milletin dilini uzun zaman boyunca istikrarsızlaştırmaktan
geçer. Asıl tehlike budur. Tehlikenin farkına varıp dil konusunda ciddi bir
devlet politikası oluşturma zamanı geçip gidiyor…
Felsefe Geleneği
Olmadan…
Bir dilin fikir üretip üretmeyeceği bahsine gelince… Eğer
bir dil tek başına fikir üretecek bir araç olsaydı, dünyanın en geçerli
bilim-kültür-sanat vs. dili sayılan İngilizceyi konuşan her bir İngiliz,
allâme-i cihan olur, İngilizlerden her dakikada bir Bertrand Russell, Francis
Bacon, Thomas Hobbes, John Locke, George Berkeley, David Hume, Adam Smith zuhur
ederdi…
Aslında bu konu çok daha farklı ve çok ciddi bir tartışma bahsidir. O
bahis, dilden çok “felsefe geleneği”
ile ilgilidir. İngiliz Felsefe Geleneği, Alman Felsefe Geleneği, Fransız
Felsefe Geleneği, Modernizmin temellerinde yatan fikir gelenekleridirler.
Dolayısıyla bu geleneklerden her biri ile oluşturdukları modern platformda
fikir üretmek çok avantajlıdır. Burada, şu soru sorulmalıdır: Bir Türk Felsefe
Geleneği var mıdır?
Tabii ki yok!
Olmayan bir gelenek için Türkçe ne yapsın!
GÜNÜN SÖZÜ
Türk diline kimesne bakmaz idi
Türk diline hergiz gönül akmaz idi
Türk daha bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri
ÂŞIK PAŞA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder