Amerikan sinemasında, “merhamet” ve “yardımlaşma” gibi vahşi kapitalizmin temelden reddettiği değerlerin öne çıkartılması muhtemelen Başkan Barak Hüseyin Obama’nın sosyal politikalarının bir yansımasıdır… Mesela geçen hafta gösterime giren İn Time bu konuyu macera, gerilim ve bilimkurgu eksenli bir filmde akıcı bir sinema diliyle beyaz perdeye aktarmıştı. Cuma günü gösterime giren Brett Ratner’ın yönettiği ve Ben Stiller, Eddie Murphy, Matthew Broderick ile Tea Leoni’nin oynadığı Kule Soygunu (Tower Heist) ise borsa istismarını konu alan bir film olarak öne çıkıyor. Kule Soygunu’nda ise merhamet, iyilikseverlik, dayanışma komedi diliyle anlatılıyor.Amatör çete iş başına koyulur ve kaybettiklerini yeniden kazanmak için kendilerinden umulmayacak kadar ciddi bir başarı gösterirler. Mücadele, bana göre, kapitalist sistemin yarattığı bencil, zeki, para simsarı, dolandırıcı ve istismarcı Shaw ile kimliklerinin farkına varan emekçilerin (ama proleter değil) mücadelesine dönüşür! Bu noktadan sonra öykü şu kıssa ile devam eder: “Sistemi değiştirmeye gücümüz yetmez ama bizi soyanlara gününün gösterebiliriz!”
Filmin birkaç sahnesi çok enteresandı. Birincisi, daha sonra emekçilerin lideri olan Covacs ile hırsız borsacı Shaw arasındaki satranç diyalogları; Steve McQueen'in internette bile fotoğrafı bulunan meşhur spor arabası üzerine sürdürülen geyik muhabbeti ve Steve McQueen'e yapılan ağır hakaret (ki hala nedenini anlayabilmiş değilim) ve hırsızın, para kaybetmemek için üstünü kapattırdığı havuz… Bunlara en başından itibaren dikkat ettiğiniz zaman filmin küçük sırlarının bu cümlelerde gizli olduğunu anlayıverirsiniz. Mesela ben havuz problemini filmin başından küçük bir hata payı ile çözdüm ve yanımdaki arkadaşıma söyledim! Dikkat ederseniz siz de bu keyfi yaşayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder