15 Ekim 2010 Cuma

ALTIN PORTAKAL’IN GİZLİ TARİHİ

Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçmişin birikimini koluna takarak dünya çapında ve gerçekten saygı duyulan bir festival olmaya doğru evriliyor.  Ne mutlu ki, bu muhteşem sinema şenliğinin ben de bir parçası oldum… Gerçi daha önceki yıllarda bir kere Büyük Jüri üyeliği, bir kere Basın koordinatörlüğü görevim olmuştu ama bu seferki başka.

Hürriyet’tin Kelebek ekindeki köşesinde Ömür Gedik festivale katılma sevincimin ana hatlarını şöyle değerlendirmiş:
“Sinema yazarı arkadaşımız Coşkun Çokyiğit’in Antalya Altın Portakal Kapsamında açtığı ‘Gazete Sayfalarındaki Türk sineması ve Altın Portakal’ adlı sergiyi gezen Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın tüm kupürleri tek tek incelemiş.
Coşkun’a, ‘Hiç şaşırma, öyle ilginç ki topladıkların, insan satır satır okumadan diğerine geçemiyor’ dedim. “
Evet, bu yılki festivale büyük emek harcayarak hazırladığım sergi ile bir gazeteci olarak değil, festivale emek veren biri olarak katıldım…
Birkaç yıl önceki festival yürütücülerine defalarca “Festivalin gazetecisi, eleştirmeni vs. değil bir emek vereni olarak katılmak istiyorum diyerek sunduğum tüm projeler daha ilk ağızda reddedilmişti.  Üstelik o zaman yayınlanan Tercüman Gazetesi’nde hem festival başkanı, hem festivalin kendisi ve hem de dönemin belediye başkanı ile yaptığım boy boy röportajlar ve yazılara rağmen sanki gizli bir düşmanmışım muamelesi görmüştüm.
Bu serginin hayata geçirilmesi aşamasında Sevgili Göksel Kumsal bana inandı, sevgili Hülya Özyol yol gösterdi, sevgili Prof. Dr. Arif Bulut cesaret verdi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın ise serginin açılışını bizzat yapıp her bir levhayı tek tek inceleyerek ciddi zaman ayırdı. Ve işte bu süre içinde geleceğe yönelik bir başka oluşum doğdu: Altın Portakal’ın Gizli Tarihi!
Salonu adım adım dolaşırken Prof. Dr. Akaydın’a, 1974-1994 yıllarını kapsayan yeni bir sergi hazırlayacağımı ve bunun daha önceden belirlendiğini söyledikten sonra, sergide yer almayan pek çok önemli kupürün bulunduğunu anlattım. Bunları festival hakkında bilinmeyen pek çok konuyu içerdiğini, bir kitap yaparsam basıp basmayacaklarını sordum, “Neden olmasın, sen yaz,  basarız” dedi…
Geçmiş dönemde yaşadığım hayal kırıklıkları böylece yeni yönetimin yukarıda saydığım dost isimleri ve Prof. Dr. Akaydın’ın dostluğuyla tamir edilmiş oldu. Gazetecilik hayatı boyunca sinemaya sadık kalmış ve sinema yazarlığının her türlü eza ve cefasını çekmiş biri için bundan daha önemli bir gelişme olabilir mi?
Elbette olamaz. Bu yüzden Yaşasın Altın Portakal!
ALTIN PORTAKAL’DA YARIŞAN FİLMLER
Bu satırları yazdığım sırada Altın Portakal ödüllerini kimlerin aldığı bili olmuştu ama açıklanmasına daha 5 saat vardı. Bu yüzden sonuçları köşemde sizlere aktarıp değerlendirebilme imkânım yok ama şunu söyleyebilirim ki benim ve benim gibi düşünen 7-8 kişinin bulunduğu bir jüriden bu filmlere ödül çıkar mıydı veya hangilerine çıkardı?
Buradan açıkça ilan ediyorum ki, bağırıp çağırmadan, millet vatan demeden milli bir film yapan Derviş Zaim’in Gölgeler ve Suretleri En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, Umut Vaat Eden Oyuncu ödüllerini havada kapardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder