25 Haziran 2010 Cuma

Batı Sineması Irkçılık Yapıyor

FİLMİN seyirciyi tahrik etmesi için afişine konan sloganına bakın: "İki ajan, tek şehir, acımak yok!" İki ajan da Amerikalıdır. Şehir Paris, acımak yok ifadesinin muhatabı mı? Tüm Asyalılar yani Ari ırkın dışındaki tüm ırklar! Beşinci Element filmi (The Fifth Element -1997) ile tüm dünyanın ilgisini çeken, haylaz ve kendi ifadesiyle dolandırıcı bir ailenin çocuğu Luc Besson var ya, hikâyeyi o yazmış. Herife bakın, yıllarca Doğu’da, mesela Türkiye’de yaşa, giderken yiyip içtiğinin parasını ödemeyen bir ailenin çocuğu olduğunu arsızca ifade et, Beşinci Element gibi insanlığın birbiriyle savaşlarını yeren güya hümanist bir film yap, dünya kendini kabul ettir sonra git Amerikalı ırkçıların kucağına otur!


Hikâyeye bakın: "Fransa’daki Amerikan Büyükelçiliği’nde görevli James Reece’in (Jonathan Rhys Meyers) Paris’te kıskanılacak bir hayatı ve güzel bir Fransız sevgilisi vardır. Elçilikte CIA için alt düzey bir görevde çalışmaktadır. Ancak tek istediği daha yüksek mertebeli bir ajan olmak ve gerçek aksiyon almaktır. Üst düzey görevli olarak bir işe atandığında, ne kadar şanslı olduğuna inanamaz. Ta ki yeni ortağı özel ajan Charlie Wax (John Travolta) ile tanışıncaya kadar.  Ateş etme meraklısı, nüktedan ve herhangi bir hizbe bağlı olmayan (ne demekse?) Wax, terörist bir saldırıyı durdurmak için Paris’e gönderilir. Paris’in yer altı dünyasını kurşun yağmuruna tutmaya başladığında James masa başı işine dönmek için can atar. Ne zamanki James peşinde oldukları suç örgütünün hedefinde olduğunu keşfeder, kendisi için dönüş olmadığını anlar. Sonraki 48 saat içinde hala hayatta kalabilmesi için, Wax tek umuttur."

Bu hikâyeyi aşağılık, görsel bir ırkçı mesaja çeviren ne? Şu: Yer altı dünyası ve teröristlerin tümü Asyalı. Asyalılar bu film bağlamında uyuşturucu satarak, pezevenklik yaparak Paris’in kanını kurutmaktadır. Artık ABD’de eylem yapamadıklarından, Paris’i Amerikalı öldürmek için bir üs gibi kullanmaktadırlar. İşin ilginç yanı, peri kadar güzel Fransız kızları, İslam davasına kazanıp Amerikalı elçilik mensuplarının koynuna sokmakta, onların bu yolla izlemektedirler…

İşte bu kadar… Hikâye diye dayatılan konunu bu. İlkokul çocukları bile artık bu karalamalara inanmaz. Irak’ta 1 milyonu aşkın insanı kim öldürdü? Afganistan’da ne işiniz var? Orta Amerika’nın köylerinden kasabalarından devşirdiğiniz cahil, kaba, işte tam da bu filmdeki Amerikalıları kahraman olarak seyreden askerleriniz Asyalı insanlara nasıl işkence etti? Üstlerine işeyerek köpeklerine nasıl parçalattı? Analık içgüdüsünü yok ettiğiniz kadın askerleriniz Asyalı erkek ve kadınları neler yaptı? Diye sorarlar…
Filmin en kötü yanlarından bir diğeri, "Asyalılara ölüm" ana fikrinin ve şiddetin mizah kılıfına sokularak dayatılması. Sözün özü, Paris’ten Sevgilerle, şekerli ve yağlı yiyecekleri tüketmekten 120 kilo olmuş, bilgisayar başında oturup sanal oyunlarla Asyalı öldüren ABD’li embesil çocukların fantezisi kadar kokuşmuş bir film. Başlangıçta; a, ne güzel aksiyon be, hiç sekmedin devam ediyor diyorsunuz ama içerikteki ırkçı söylem ortaya çıktıkça içiniz kararmaya başlıyor. Giderek ideolojik tepkileriniz artıyor…
Bir de bu filmi ithal edenlerin hangi akla hizmet ettiklerini pek merak ediyorsunuz. Ortağına "Asyalıları sevmeyiz" derken kurşunu insanların kafalarına, kafalarına sıkan bir Amerikan ajanının sözde kahramanlığından bana ne kardeşim? Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın âlemi ne? Üstelik bu ajan o kadar fedakâr ki, bütün o insanları öldürdükten ve bulduğu belgeleri üstlerine verdikten sonra hediye olarak sadece içinde bir hamburger bulunan kese kâğıdı alıyor! İdeoloji transferine bakın! Wax, bir Amerikan kahramanıdır: o kadar kahraman ki, hayatını tehlikeyle atan bu adam maddi menfaat peşinde de değildir. Üstelik o kadar Amerikan’dır ki, insan öldürmek ana yemeği, hamburger ise bu nefis ziyafetin tatlısıdır!

Bu tür filmleri para kazanmak için ithal edenlere bir çift sözüm var: Wax’lar bir gün sizin ticari savaşınızda da devreye girer ve işini hallettikten sonra şerefinize bir hamburger yiyebilirler..

Özlü söz: Para her şey değildir. Asyalı, Türk, Çin, Müslüman vs. düşmanı ırkçı filmlerden kazanacağınız para ile lüks yiyecekler yemektense, az para kazanıp lahmacun dürüme fit olmak daha akıllıca ve ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre daha uygundur!


Bu yazı (25.06.2010) tarihinde TGC Bizim Gazete'de yayınlanmıştır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder