22 Ocak 2010 Cuma

Emek Sarfedilmiş Bir Ticari Sinema Örneği: Ejder Kapanı


Ejder Kapanı, "Yeni Yeşilçam" kelimeleriyle kavramlaştırdığım zihniyetin başarılı ürünlerinden: Biraz Hollywood, biraz TV filmi, dizileri ve tabii klasik Yeşilçam melodramlarından çeşniler. İntikam, aşk, desise, entrika, tutku, hırs, sapkınlık, şiir, İstanbul silueti eşittir Kenan İmirzalıoğlu, Uğur Yücel, Najat İşler ve iki güzel kadın…

Her kesimden seyirciye hitap edebilecek şekilde dengelenmiş bir ticari sinema örneği. Uğur Yücel daha iyisini yapabilirdi! Kenan İmirzalıoğlu bir kere daha "iyi görünüşlü kötü adam (entelcesi, anti kahraman) rolüne soyunursa üzerine yapışıp kalacak!" Nejat İşler filmin giriş ve çıkış sahnelerinde bir ara görünmesine rağmen Kıyamet’in Albay Walter E. Kurtz’u gibi hep merak nesnesi, karakteri vs olabiliyor.
Aslına bakarsanız bir kadrodan daha anlamlı, ciddi bir tezi, söyleyecek sözü olan bir aksiyon beklenirdi. Bunun çok iyi bir örneğini birkaç yıl önce Pars Kiraz Operasyonu filmi ile Osman Sınav vermişti.


Ejder Kapanı başladıktan biraz sonra buruk bir tad bırakıyor. Bu pedofil bir seri katilin (!) feci tecavüzler ve cinayetler işlemesinden değil, filmin hikayesinin tıpkı eski Yeşilçam yapımları gibi şuradan buradan toparlanmasından ileri geliyordu. Kimi meslektaşlarımın yazdığı gibi David Fincher'in yönettiği "Seven"i de hatırlatan filmin işkence sahnelerinin videoda gösterilmesi anları ve katilin öngörülenden başka bir çıkması kötü bir İtalyan filmi olan Dario Argento'nun "Il cartaio - The Card Player" (2004) filmini andırıyor olmasıydı...


Ejder Kapanı'nın bu benzerliğini kırmak için olacak filmin pek çok sahnesinde arka palanda İstanbul'un muhteşem camilerinin siluetleri vardı. Hatta filmin bir sahnesinde, Komiser Abbas'ın (Uğur Yücel) bir selatin camisine girip elleri dizlerinde kameraya bakarak oturduğu (Ka'ide-i ahire yani son oturuş) planda neden sırtını Kıble'ye, yani caminin mihrabına döndüğünü ise hala anlayabilmiş değilim! Hayatım boyunca Türk sinemasında gördüğüm inanılması güç ve en anlamsız görüntülerden biriydi...

Ayrıntılarına inmeden geçemeyeceğim önemli bir konu da Kenan İmirzalıoğlu'nun imaj kaybı! Eski Yeşilçam dönemini bir yana bırakırsak Türk sinemasında gerçek anlamda bir jön, bir star varsa o da Kenan İmirzalıoğlu'dur. Fakat bu talihsiz oyuncumuz, yıldızlaştığı aksiyon filmlerindeki "milliyetçi delikanlı" karakterine sahip çıkamıyor. Üstünde pek de güzel duran işlenmiş bu karakterin, 68 kuşağı veya onların halefi sinemacılarca dejenere edilmesine izin veriyor ve çok büyük bir hata yapıyor! Bir oyuncunun gerçekten temsil edebileceği her karaktere bürünmesi gerektiğine inanmam! Roller müzikteki tarzlar, türler gibidir. Mesela Emel Sayın nasıl Hip Hop okuyamazsa, Kenan da aydınlık yüzlü, iyi niyetli bir "kahraman"dan kara ruhlu bir "antikahraman"a dönüşmemeli!  Veya dönüştüğünde en azından "Oscar" alabilmeli! Yeni değişimi bir işe yaramalı!
Kenan yukarıda da yazdım: Dikkat! Karanlığa doğru gidiyorsun...

Şimdi kimi okuyucularım diyecekler ki; yukarıda filmin başarılı olduğunu söyledin, şimdi eleştiriyorsun: Doğru, film bir taklit sineması olarak, iyi ambalajlanmış bir ticari sinema (Yeni Yeşilçam) örneği. Bayramlarda dışı janjanlı içi yerli yabancı şekerleme ile dolu bayram şekeri paketleri gibi! Paket ve ambalajı iye de şekerler bayat şeker okuyucularım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder