27 Kasım 2022 Pazar

KONYA’NIN İTLERİ: CEHENNEMLE TUFAN ARASINDA

Konya’da gizlice kaydedilip servis edilen köpek öldürme görüntülerini izledikten sonra kelimenin gerçek manası ile ümidim kırıldı! Evet, insanoğlunun “insandan daha aşağı” olabileceğini biliyorum ama yine de kırıldı ümidim.

Her gün, “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek işe başlayan ve en azından Cuma namazlarını kaçırmayan eli kürekli bu yaratıklar dillerinden “Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü” lafını da hiç eksik etmezler…

Köpek katilleri de dâhil bu toplumun yüzde 99’u, Hz. Peygamberin harbe giderken hamile kedi yüzünden askerlerinin yolunu değiştirdiği, dönüşte bu kediyi sahiplendiği ve hırkasının veya bir başka eşyasının üzerinde uyurken uyanmaması için kapladığı parçayı kestiği hadisesini bilir… Mukaddes kitabımızda, Enam Suresinde 38. ayette hayvanlar için “Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir" ayetini en azından Cuma vaazlarında duymuşlardır.  

Cehennem ve Tufan Arasında

Osmanlı Türkiye’sini gezen Batılı seyyahlar gezi notlarında Türklerin hayvanlara ne kadar merhametli davrandığını, merhametsizlik edenleri ise ağır biçimde cezalandırdığını not etmişlerdir. Vakıf Haftası’nda kürsüye çıkan hemen her konuşmacı Fatih Sultan Mehmet Hanı’ın hayvan vakfı kurduğundan, daha sonra bunun milli bir geleneğe dönüştüğünden söz eder. Her “ter ü taze” millici yazar, muhafazakâr dergilerde mutlaka camilerde güneş saatlerinin yanına kondurulan kuş evlerinden bahsetmeyi, millici olmanın anahtarı sayar… Sözler, yazılar etrafımızda uçuşur da işte bir an gelir, bir takım “itler” üstelik de “barınak”ta himaye edilmek üzere toplanmış masum hayvanları ellerindeki küreklerle kafalarına vura vura öldürürler… Bu “Cehennemimizdir!”. O katilleri, “Hey! Ne yapıyorsun?” diye haykırarak durdurmak yerine sessizce izleyenlerse “Tufanımızdır!”.

Mehmed Akif’in söylediği gibi…

“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında

Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında.”


Tevarüs Etmiş, Gelenekleşmemiş

Tevarüs etmiş bir “merhamet/hoşgörü kültürü” içinde debeleniyoruz. Bu kültürün edinilme biçimi elbette kulaktan dolma. İdrak seviyesine çıkartılıp bir “tarzı hayata” haline getirilememiş. Yani düşünce başka uygulama başka ki, en korkunç hal, bu haldir. Rahmetli Cemil Meriç, Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi’deki evinde, Göztepe Parkı’na bakan pencerenin tüllerinin Mevlana biblolarının arasında uçuştuğu bir Haziran öğleden sonrasında tam öyle söylemişti: “Evladım dünyadaki en kötü hal ne şudur, ne budur. En kötü hal söyledikleriyle uyguladıkları farklı olandır…

O Cemil Meriç ki, Marksist bir entelektüelken, Konya’ya tren ile seyahat ettiği bir sırada bir gencin “Sen bizden değilsin!” sözüyle “biz”e dönendir… Peki, büyük bir dehayı kendine döndüren o genç adam Konyalı ise barınakta Allah emaneti hayvana zulüm eden diğer adam kim oluyor?

 

GÜNÜN SÖZÜ

Cameron Diaz ve Tim Burton’dan sonra Rezervuar Köpekleri, Pulp Fiction, Kill Bill, bir Zamanlar Hollywood'da filmlerinin yönetmeni Quentin Tarantino da “Gulyabaniler” üreten Hollywood hakkında sert ifadeler kullandı:  

“Küçükken Marvel çizgi romanlarına bayılırdım. Eğer bu filmler 20’li yaşlarımdayken çıksaydı çok mutlu olurdum. Ayrıca o zaman vizyona giren tek film de olmazlardı. Başka filmlerin arasında olurlardı. Bildiğiniz gibi 60 yaşıma geldim. Yani bu filmler için pek de heyecanlanmıyorum. Hoşlanmadığım tek şey, sadece bu filmlerin yapılması. Hayranlar ve hatta stüdyolar için heyecan uyandıran tek şey bunlar. Bu filmler, şu anki çağı temsil eden tek şey. Başka şeyler için pek fırsat yok. Beni rahatsız eden de bu.”

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder