Oscar adayı Leviathan, Cannes’da kazandığı En İyi Senaryo
ödülünden sonra Golden Globe’da (Altın Küre) En İyi Yabancı Film olarak tescil
edildi. Birçok ulusal festivalde gösterilen Leviathan, Oscar adaylığı ve Altın
Küre ödülünü kazanmasıyla birlikte sinemaseverlerin radarına yeniden girdi. Bu cuma (16 Ocak 2015) gösterime girecek
Leviathan, temel ikonografik tercihiyle, Rus sinemasından çok “modern sinema”ya
eklemleniyor.
Batı Avrupa ve Hollywood sinemasının hemen her senaryoda
başvurduğu yazılı (Tevrat ve İncil,
mitoloji ve destanlar, modern öncesi edebiyat ve felsefe) ve görsel (Rönesans sanatı özellikle resmi)
ikonografik tercihini, adı ilk defa Tevrat’ta geçen bir yaratıktan yana
kullanıyor. Böylece, Batı Avrupalı sinemacılar ile fildişi kulelerinde oturup ödüller
dağıtan Akademi üyelerine yabancı gelmeyen (belki Doğulu olmayan demeliydim)
bir dil kullanıyor. Devlet, birey, sivil toplum, sivil itaatsizlik, ekonomi,
aşk, ihanet, entrika, din ve din tüccarlığı gibi Avrupa ve Amerikalı
yönetmenlerin neredeyse 100 yıldır pişirip servis ettiği öykü mönüsü, Rus sosu ve
vodka eşliğinde yeniden sunuyor. Sözün özü film, sosu dışında, yeni-farklı-bilinmeyen-taze
icat edilmiş değil!
Filmin öyküsünün özünü teşkil eden metaforun (Leviathan) tarihi köklerine bakarak başlayalım: Tevrat’ta Eyüp kitabında, İsraillilerin
Tanrıs'ı Eyüp ile konuşur ve ona Leviathan’ı tarif eder. Bu tarifte Leviathan
karşısında ferdin (burada Tanrılık taslayan Firavun’un) güçsüzlüğü keskin
biçimde vurgulanır. Leviathan’ı olta ile
çekebilir misin? / Burnuna ip takabilir misin? / Çengelle çenesini delebilir
misin? / Sana yalvarır mı? / Sana tatlı söz söyler mi? / Kölen olmak üzere
seninle anlaşır mı? / Kuşla oynar gibi onunla oynar mısın? / Onu kızların için
bağlar mısın? / Balıkçılar onu satın alırlar mı? / Tüccarlar arasında onu pay
ederler mi? / Derisini kancalarla doldurabilir misin?
Tevrat yorumcularınca, Leviathan’ın Mısır Mitolojisi’ndeki
Tanrı Horus’un düşmanı olan timsahla özdeşleştirildiği ve Leviathan’ın, İbranilerin
düşmanı olan Firavunu yenen gücün mecazı olarak kullanıldığı varsayılır.
Leviathan, Tevrat’ın bir başka yerinde, İşaya kitabında da
anlatılır: O gün Rab, Leviathan’ı, tez
kaçan o yılanı ve Leviatan’ı, dolambaç giden o yılanı, çetin ve iri ve zorlu
kılıcı ile yollayacak ve denizde olan canavarı öldürecek... Yahudi din bilginleri, İşaya’nın söylediği bu sözleri, şöyle yorumlar: Leviathan,
İsrail’in adı belirtilmeyen tarihi/politik düşmanlarını ifade etmek üzere
metafor olarak kullanılmıştır.
Leviathan, T. Hobbes’in Devlet karşısındaki bireyin hakları
üzerine yazdığı eserinin de adıdır. Kitapta, görevlerini kötüye kullanan devlet
canavarlaşacağı yani Leviathan’a dönüşeceği göndermesi vardır. Bu bağlamda Thomas Hobbes, hükümeti vatandaş münasebetini şu prensibe bağlar: "Halkın iyiliği yüce kanundur. Devlet, idare edenler için icat edilmemiştir, vatandaş içindir."
Metaforu kullanan edebi örnekler, pek iyi bilindiği gibi uzatılabilir. Nazi-Komünist devletler ya da diğer bütün kötü yöneten devletler şu veya bu sanat eserinde, romanda, hikâyede,
filmde Leviathan metaforu ile anlatılmıştır. Dolayısıyla ceberut devleti ima eden canavar
mecazı artık çok bilinen, çok kullanılan, hiçbir sürprizi, düşünce ufkumuza yeni
bir katkısı olmayan bir metafordur. Hani derler ya, kötü senaryodaki karakterler, karakter değil, “stereotip”tir diye… Leviathan tam da bu anlamda, bir sanat
eserinde kullanılacak metafor olmamalıdır. Çünkü artık stereotipleşmiştir. Biricikliğini,
sürprizini vs. kaybetmiştir.
Yönetmen Andrey Zvyagintsev, Dönüş (Vozvrashchenie - (2003) filminde,
“içinde babanın kımıltısız bedeni olan sandık” paradoksuyla seyircisini çok
uzun zaman meşgul edebilmişken, son filminde böylesine eskitilmiş, artık
siyasal bilgiler fakültelerinde okutulmaktan dolayı gündelik bir ders materyali
(sanatın tercih edeceği bakir bir şey değil) ve giderek cafe ve kantin muhabbeti
örneklemesine dönüşmüş mecazı neden kullanmış? Sorunun cevabı yukarıda bir
parça verilmişti. Andrey Zvyagintsev, tıpkı bizim ödül avcısı kimi
yönetmenlerimizin düştüğü tuzağa düşmüş görünüyor (veya ben öyle sanıyorum!).
Batı Avrupa sineması (modern sinema) ve bu sinemayı gişe
sinemasına dönüştüren Hollywood aynı özden besleniyor, aynı türküyü söylüyorlar:
Hümanist kültürü kendi medeniyetleri lehine sürekli yeniden üretmek ve böylece
sürdürülebilir kılmak. Oysa cümle âlemin bildiği gibi artık ne Batı kültürü ve
sineması, ne de Hollywood sineması bunu yapabiliyor. Bu yüzden Postmodern bir
edebiyat/sanat doğdu. Sanatta Batı’nın kibri yıkılıp gitmek üzereyken, Rus
devletinin devasa kibrini, bu eskitilmiş ikonografiyle ve hiçbir yenilik katmadan anlatmaya
çalışması yüzünden Andrey Zvyagintsev, beni samimiyetine inandırmış görünmüyor!
Oysa sanatın en önemli dayanağı samimiyet ve bunun izleyiciye hissettirilmesi,
değil midir?
Filmin samimi tarafları ise uçsuz bucaksız bir buz çölünü
andıran kasvetli coğrafyada donmak üzereymiş gibi yaşayan mat karakterler… Merkez
ve taşradaki Rus insanının (örnek Belediye Başkanı Vadim Cheleviat - Roman
Madyanov) ahlakındaki derin yozlaşma… Ergenlik sancıları çeken bir çocuğun (Roma=
Sergey Pokhodaev) kaprisleri… Çok güvenilen bir arkadaşın (Av.Dmitriy
Seleznyov=Vladimir Vdovichenkov) ihanetine uğrayan Nikolay’ın (Aleksey
Serebryakov) seyirciyi kahreden çaresizliği… En sevgilinin sadakatsizliği…
Leviathan’ın unutulmaz iki sahnesinden biri, artık duvardan
indirilip ambarlara atılmış Sovyet liderlerinin çerçeveli portrelerinin şişe şişe
vodka tüketilen bir piknikte, silah atışı için hedef tahtası olarak
kullanılması… İntihar mı ettiği yoksa cinayete mi kurban gittiği bilinemeyecek
olan sadakatsiz eşin (Lilya= Elena Lyadova) deniz kenarında, pişman ve çaresiz
otururken Leviathan sulietinin (filmde bir balina elbette) sudan çıkarak
kendini göstermesi…
Leviathan Oscar alabilir mi? Evet alabilir. Tam da yukarıda
söylediğim sebeplerden dolayı.
Leviathan (Leviafan) - Yönetmen: Andrey Zvyagintsev - Senaryo:
Oleg Negin, Andrey Zvyagintsev - Görüntü yönetmeni: Mikhaïl Krichman -Oyuncular:
Aleksey Serebryakov, Elena Lyadova, Roman Madianov… Tür: Dram, Ülke: Rusya 2014.
Not: Leviathan'ın dini kökenleri hakkındaki bilgi ve yorumlarda Sara
Yanarocak'ın Efsanevi Yaratıklar isimli yazısından yararlanılmıştır.
ALTYAZI
İnternet'teki sahih bilgileri dahi küçümseyenler için bir de matbu kaynak vereyim: İbrani Mitleri (Tekvin-Yaratılış Kitabı) Robert Graves - Raphael Patai, Say Yayınları, 1. Baskı 2009 - Livyatan 61, 63, 64, 68, 71, 79, 80, 81, 82, 84, 85, 86, 87, 90, 91.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder