Filmin senaryonu sanki üçüncü dünya ülkelerindeki “fikir mahfillerinden” derlenmiş… Gerçi bir roman uyarlaması ile yüz yüzeyiz ve edebiyatçıların, fikir adamlarının kurulu düzeni kıyasıya eleştirebildiği bir toplumdan söz ediyoruz… (En çabuk akla gelenler: Henry David Thoreau veya Tom Acanın Kulübesi yazarı Harriet Beecher Stowe…) Kibarca Öldürmek (Killing Them Softly) bu tür muhalif edebiyat uyarlamalarından biri… Bu bağlamda yönetmen Andrew Dominik’in filmine nasıl başladığını anlatan şu cümleleri önemli: “The Friends of Eddie Coyle filmini televizyonda izlediğimde, karakterlerin, durumların ve diyalogların gerçekliğine kendimi kaptırdım. İnternetten George V. Higgins hakkında araştırma yaptım ve 20 yıldır Boston’da savcılık yaptığını öğrendim. İşte o zaman düşünmeye başladım… Karşımda yazdığı şeyler hakkında bilgi sahibi olan ve bugün hiçbirinin baskısı kalmamış 20 kitabı bulunan bir adam vardı.
"Hollywood’da işlerin nasıl yürüdüğünü bildiğimden Eddie Coyle’un ticari başarısızlığından sonra büyük güçlerin onun adının üstünü çizdiklerinden emindim, ancak burada henüz keşfedilmemiş bir define yatmaktaydı. Hemen ikinci el kitapçılardan yazarın 10 adet kitabını sipariş ettim ve kitaplar posta kutuma gelir gelmez okumaya başladım.
"Cogan’s Trade, üçüncü sıradaydı ve filme kolaylıkla uyarlanabilir bir kitaptı: Karakterler, diyaloglar harikaydı ve oldukça basit bir olay örgüsü vardı. Başta filmi bir dram olarak kurgulamıştım ancak kitabın içine girdikçe bunun bir ekonomik kriz öyküsü olduğunu anladım; kumarın beslediği bir suç ekonomisi, üstelik sorun bir yönetim krizinden doğuyordu. Yani dönemin Amerika’sında karşımıza çıkan mikrokozmoz bir hikâye…
"Suç filmlerinin özünde hep kapitalizmle alakalı olduğunu düşünmüşümdür, zira bu filmler kapitalizm fikrinin temelde nasıl işlediğini gösterir. Aynı zamanda bu film türü, para aşkıyla yanıp tutuşan karakterlerin normal karşılandığı tek türdür. 'Aile değerlerinin', "hayallerinin peşinden git" gibi saçmalıkların hiçbiri yoktur…"
Aslında alelade bir Amerikan “arka sokaklar” öyküsünün içindeyiz. İşçiler, ezikler, müptelalar, kumarhaneler, kumarcılar ve bunların birbirine sarmalandığı bir besin (sömürü) zinciri. Tepede kim oldukları bilinmeyen ve bizdeki “trafik canavarı” imgesini andıran “Mafya”. O'nun adına, içinde sigara bile içilmesine izin vermediği lüks otomobili ile ara sıra ortaya çıkan avukat (kod adı dirive, yani sürücü yani diğer bir göndermeyle işleri yürüten, işlerin direksiyonu eline verilen, maşa) ve tetikçi (ler)…
Tetikçi Brad Pitt ve Sürücü Richard Jenkins |
Bu “hastalıklı dünya”, ulusal televizyon kanallarda mali güven krizi yaşadığı anlatılan ve Cumhuriyetçiler ile Demokratların sürdürmek için tepiştiği Amerikan rüyasının “alter egosdur”. Film bize alttakilerin hikâyesini anlatır gibi görünmesine rağmen, gerçekte, tüm dünyanın gözleri önünde olup biten ve bilgisayarda milyonlarca piksel nüansla üretilmiş renklerle bir gökkuşağı gibi sunulan “super egeo”da neler olup bittiğini anlatmaktadır. Giderek Cumhuriyetçi bir söylemle sonuçlanan Kibarca Öldürmek, sinema dili olarak üçüncü dünyacı bir yaklaşımı tercih ediyor. Amerikan ölçülerinde minimalist bir dil kullanıyor.
Jackie yani Brad Pitt filme girmese bile kendiliğinden akıp gidecek film burada birdenbire farklılaşıyor. Yapımcının (bunların kimlerden oluştuğu İMDb’de kayıtlı), “Bu filmi kim seyredecek?” sorusuna verdiği cevap elbette bir star olarak beliriyor! Amerikayı bilemem ama Türkiye için iyi ki öyle oluyor. Çünkü Brad Pitt çerçeveye girdiğinde sinema seyircisinin pek çoğu Yılmaz Güney görmüş Doğulu gibi koltuğundan şöyle bir doğruluyor ve o ne derse “hımm” diye tasdik ediyor (yemin etsem başım ağrımaz: Brad olmasa bu filmi pek az Türk seyrederdi).
Netice-i kelam, Brad mesafeli, kibar, ikna edici ve yakışıklı bir tetikçi olarak bin bir küfrün havada uçuştuğu ama sinema dili doruk noktasındaki bu filmi bize özetliyor. Filmin ana fikrini, alacaklı olduğunu düşündüğü 15 bin dolar adına, Amerikan rüyasının sahibini, yani Amerikan gerçeğini, bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
“Thomas Jefferson sıcak şarabını yudumlayıp zenci kölesini becerirken tüm insanların kardeş ve eşit olduğuna dair iki süslü cümle yazıp köleliği kaldırtıyor ama bu (o anda TV ekranında görülen Barack Obama’dır ve tüm Amerikanın, beyazı, zencisi, ibnesi, Latiniyle bir ulus olduğunu söylemektedir) bana ulustan, ulusçuluktan, hepimizin bir olduğumuzdan bahsediyor. Bırak bu palavraları? ABD bir işletmedir! Paramı ver…”
ALTYAZI:
Kibarca Öldürmek, ABD'de Cumhuriyetçileri memnun edecek bir film. Bir de tabii kapitalistleri. Bu bağlamda Demokrat hükumet ile iş yapan dünya politikacıları fevkalade rahatsız olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder