20 Mayıs 2012 Pazar

Cumhuriyet Dönemi'nde Türk Basınında Sinema Devlet İlişkileri


Cumhuriyet döneminde, devletin sinemaya yaklaşımı, Mustafa Kemal Atatürk’ün olumlu yaklaşımlarına rağmen diğer Batılı sanatlara gösterilen müsamahadan farklı oldu.  Atatürk’ün sinemayı sevdiği ve önemsediği biliniyor. Sık sık tekrarlanan bir örnek şudur: Fuat Uzkınay, ‘İzmir Zaferi’ olarak çektiği filmi Ordu Film Merkezi için ‘İstiklal’ adıyla genişletmeye başlar. Atatürk filmi izler ve yeterli bulmayarak devam edilmesini ister. Üç yıl sonra yani 1937’de filmin bitmediğini öğrendir. Tepkisi şöyledir: 

“Ben hayattayım. Milli mücadeleye ait bütün evrakım, kılıcım, çizmem hali hazırda mevcut olduğuna göre, çağırdınız da bana düşen görevi yapmadım mı? Böyle bir teklif karsısında kalsam memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır, hatıraları canlandırırdım. Bu milli bir vazifedir, çünkü Türk gençliğine bu mücadelenin nasıl kazanıldığını canlı olarak ispat etmek, hatıra bırakmak bu filmle mümkün olacaktır.”

14 Nisan 1930: Bu tarihte yapılan Belediye Kanunu ile ilk defa Sinema kelimesi bir yasada geçmistir. Bu kanun ile belediyelerin isteğe bağlı görevleri arasında sinema yapmak ve isletmek de yer almıştır.
Bu düzenleme ile film biletleri üzerinden alınan eğlence rüsum (vergisi) Türk filmleri için en fazla %25, yabancı filmler için en fazla %70 olarak belirlenmiştir. Türk filmleri lehine yaklaşık %50 oranında yapılan bu indirim devletin sinema sektörünü güçlendirmeye yarayan ilk teşebbüsüdür.

1923, Ahlaka Aykırı Filmlerin Sansür Edilmesi: İzmir’de düzenlenen I. İktisat Kongresi’nde sinema da konuşulmuş ve köylülere eğitim filmleri gösterilmesi kararlaştırılmıştır. Gösterilecek filmler içinde ahlaka aykırı olanların yasaklanması istenmiştir. Buna dayanarak, filmlerin gösterildiği şehirlerde iki polis memuru filmi izliyor ve halka gösterilip gösterilemeyeceğine karar veriyordu. 1921 ve 1924 Anayasası’nda ise sinema sansürüne dair hüküm konulmamıştır.

1932, Sansür Yönetmeliği: Yeni uygulamada, İstanbul’daki sansür komisyonunda İçişleri ile Milli Savunma Bakanlığı’ndan ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan birer temsilci bulunuyordu. Film izleneceği zaman İl Polis Müdürü ile Emniyet Müfettişi’nin de eklenmesiyle komisyon 5 kişiye çıkıyordu. İhtilaf ve itiraz halinde İçişleri ile Milli Savunma Bakanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan temsilcinin bulunduğu Ankara’daki 3 kişiden oluşan Üst Komisyon toplanıyor ve kesin karar veriyordu.

14 Temmuz 1934’te 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu yürürlüğe kondu. Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu’nun 6. Maddesi şöyledir: Hariçten gelen filmlerin ve dâhilde yapılan filmlerin çekilmesi polisin iznine bağlıdır. Polis, filmlerin ve senaryoların tetkik ve muayene isini alakalı makamlarla birlikte ve nizamnamesine göre yapar.

19 Temmuz 1939: Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname yayınlandı. Bu nizamname, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu ve 26 Mayıs 1934’te yürürlüğe giren Matbuat Umum Müdürlüğü Teşkilatına ve Vazifelerine Dair Kanun’a dayandırıldı.

Merkez Film Kontrol Komisyonu: 1939 tarihli Nizamname uyarınca film çekmek isteyen kişiler bir dilekçeyle bulundukları yerin en büyük mülki amirine başvuru yaparak filmin konusunu, zamanını, yerini ve sorumlu kişilerin adlarını bildiriyorlardı. Mülki amir bu başvuru dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na, bakanlık da kararı verecek komisyona iletiyordu. Bu komisyonun adı ‘Merkez Film Kontrol Komisyonu’ idi ve beş kişiden oluşuyordu. İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen başkanın yönetiminde Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı, Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen birer temsilcinin oluşturduğu komisyon filmleri ve film senaryolarını aşağıdaki kriterlere göre denetliyordu:
1) Herhangi bir devletin siyasi propagandasını yapan,
2) Herhangi bir ırk ve milleti tezyif eden,
3) Dost devlet ve milletlerin hislerini rencide eden,
4) Din propagandası yapan,
5) Milli rejime aykırı olan siyasi, iktisadi ve içtimai ideoloji propagandası yapan,
6) Umumi terbiyeye ve ahlaka ve milli duygularımıza mugayir bulunan,
7) Askerlik seref ve haysiyetini kıran ve askerlik aleyhine propaganda yapan,
8) Memleketin inzibat ve emniyeti bakımından zararlı olan,
9) Cürüm islemeye tahrik eden,
10) İçinde Türkiye aleyhinde propaganda vasıtası olacak sahneleri bulunan filmlerin çekimine müsaade edilemez.
Yasa ve uygulama, esası aynı kalmak şartıyla 1948, 1958, 1977, 1979 ve 1983’te yapılan birkaç küçük değişiklik dışında 1986 yılına kadar devam etti.

1946, Yerli Film Yapımcıları Cemiyeti kuruldu.

1948, Türk sineması ilk kez, gayrisafi hâsılat açısından korunmaya alındı:
Belediye Gelirleri Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak, yerli film yapımlarında gösterim esnasında alınan rüsum yüzde 25’e düşürüldü. Böylece 1947 yılın dâhil çekilen film sayısı 79 iken, sadece 1948 yılında toplam 18 film çekildi Bu rakam 1950 yılına gelindiğinde 22, 1960 yılına gelindiğinde ise 81’i bulmuştu.

1962 Sami Şekeroğlu´nun girişimleriyle ilk özel sinema kulübü kuruldu. Kuruluşun adı, Kulüp Sinema 7 idi. Bu yıl Metin Erksan Fakir Baykurt´un aynı ismi taşıyan romanından Yılanların Öcü´nü uyarladı. İkinci kere sansürle karşı karşıya geldi. Filmi, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından Çankaya Köşkü´nde izlendi ve gösterim izni aldı.

1963: Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ve Sine-İş (Sinema İşçileri Sendikası) kuruldu.

1964:
Berlin Film Şenliği´nde Türk sinemasının ilk büyük zaferi: Metin Erksan, bu uluslararası şenlikte en iyi film seçilen Susuz Yaz´la büyük ödül altın ayıyı kazandı. Daha sonra bu başarı nedeniyle Turizm ve Tanıtma Bakanı A. İ. Göğüş, yaptığı bir basın toplantısında filme emeği geçen tüm sanatçılara armağanlar verdi. Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ve Antalya Belediyesi’nin işbirliği ile ilk film festivali (Film yarışması) düzenlendi.

1965: Sinema Tek Derneği kuruldu

1974: Türk Sinemasında sendikalaşma faaliyetleri başladı. Nazif Taştepe´nin başkanlığını yaptığı Türk İşçileri Sendikası´na Film-Sen (Türkiye Film Emekçileri Sendikası) katıldı. Başkanı da Şerif Gören´di.

1975: 1967’de Türk Film Arşivi ve 1969´da ise Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi olarak çalışmalarını sürdüren Kulüp Sinema 7, bu kez Sinema-TV Enstitüsü´ne dönüştürüldü.

1978: Kültür Bakanlığı bünyesinde Sinema Dairesi kuruldu. Sosyal Güvence Yasası çıkartıldı. TFİS (Türkiye Film İşçileri Sendikası) kuruldu. Sinema Emekçileri Sendikası (Sine Sen) Kuruldu.

1979 Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği ilk Nasrettin Hoca Çizgi Filmleri Yarışması yapıldı.

1980: 12 Eylül Darbesi şok etkisi yarattı.
Askeri müdahalenin ardandan tüm ülkede sıkıyönetim ilan edildi.
17. Antalya Film Şenliği yapılmadı. 
Ulusal Partilerden başlayarak sivil toplum örgütleri bu bağlamda sinema alanındaki sendika ve derneklerin çoğu kapatıldı. 
Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi tarafından düzenlenen Milli Sinema Kongresi´nde meslekte 25 yılını dolduran bazı sanatçılara takdirname verildi.

1986: Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasası" meclisten çıkıp yürürlüğe girdi.

1987: Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) kuruldu.
Kültür Bakanlığı bu yıl, Sinema Teşvik Ödülleri´ni 8 milyona liraya çıkardı.

1988: Türk sinemasında "sosyal güvence" girişimleri başladı. Dönemin Devlet Bakanı Adnan Kahveci ´yabancı sermayeyi´ Türkiye´ye çekmeyi amaçlayan "Off-Shore Media projesi"ni ilan etti.
SODER (Sinema Oyuncuları Derneği) kuruldu.
Başbakan Turgut Özal, himaye edilmeye muhtaç sinema sanatçıları için yapılacak huzurevinin temelini attı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, sinema sanatına katkı ve hizmetleri nedeniyle Ö. Lütfi Akad´a verdi.

29 Ağustos 1990: Türkiye, 1988 yılında kurulan Avrupa Görsel-İşitsel Eserlere Destek Fonu (EURIMAGES) üyesi oldu.

14 Temmuz 2004: Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınırlandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun (No: 5224) TBMM’de kabul edildi. Resmi Gazetede 21 Temmuz 2004 tarihinde yayımlanarak (sayı 25529) yürürlüğe girdi.

Kaynak: T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü sitesi.

1 yorum:

  1. Coşkun Bey,
    Basına kalırsa
    Demek oluyor ki 1978'de kurulan ve halen yaşayan Sinema Emekçileri Sendikası ( Sine-Sen) hiç kurulmamış, 80 darbesinde kapatılıp yöneticileri tutuklanmamış ve işkenceye tabi tutulmamış, 90'da DİSK'in yeniden açılması ile o da yeniden açılmamış ve halen de yok.

    YanıtlaSil