SAYFALAR

26 Temmuz 2011 Salı

Gael Garcia Bernal'den Kapitalizme Ağır Sözler!

İSPANYA adına, ironik bir biçimde Oscar için yarışan Iciar Bollain’in yönettiği Yağmuru Bile (Tambien La Iluvia - Even The Rain) her ne kadar geçen hafta gösterime girmiş olsa da, “Eh gösterildi gitti işte” diyerek geçiştirecek bir film değil. Yağmuru Bile, Orta Çağ’dan çok büyük acılarla çıkan Avrupalıların Güney Amerika’da işlediği büyük suçları alenen anlatan modern bir “günah çıkarma” (confession) filmi olduğu kadar, sürdürülebilirliği açıkça tehlikeye düşmüş bu uygarlığın ekonomik sistemi Kapitalizm hakkında ağır da ithamlar içeren politik bir karşı duruş filmi!
Solcu yönetmen Sebastian (Gael Garcia Bernal), tüm dünyaya büyük kâşif diye pazarlanan Kristof Kolomb ile ilgili bir film çekmeye kararlıdır. Farklı bir açıdan bakarak Kolomb’un mitini tersine çevirecek, açgözlülüğünü ve uyguladığı vahşeti gösterecektir; yani onu gerçeği ile anlatacaktır…



Yönetmen, Filminde rol alacak oyuncuları seçmek için halk arasında bir yarışma düzenler. “Bütün o yerli halk neredeye gitmiş?” diye soran beyaz ırktan bir rahibe, “Bir yere gitmedik hep buradaydık, bak karşında duruyorum” diyen o Güney Amerika yerlisinin soyundan gelenler kuyruk oluştururlar ama küçük bütçeli, bağımsız bir film için az sayıda oyuncu seçmek gerekmektedir… Kuyrukta saatlerce bekleyenlerin tamamı seçmelerde denenmek ister, yönetmen ve ekibinin buna zamanı, sabrı ve tabii yetecek bütçeleri yoktur. Bu yüzden bekleyen insanlar arasında sesi itiraz makamında en çok çıkan bir adam ve kızı seçilenler arasına girmeyi başarır. Bu oyuncu adayı aynı zamanda bir devrimcidir. Halk hareketlerinin doğal liderlerinden biridir…

Oyuncu eylemlere katılmaktadır çünkü Bolivya’da, 500 yıllık sömürü bitmemiştir; Kolomb’un torunları beyaz adamlar, yerli halkın kanını emmeyi sürdürmektedir. En temel hayati madde olan su, çok uluslu şirketler için özelleştirilmiştir. Halka neredeyse “yağmur suyu toplaması” dahi yasaklanacaktır! Zaten yoksulluk içinde kıvranan insanlar su için yani hayatta kalmak için savaşmaya başlamıştır… İşte seçilen oyuncuların içinde kendisine başrol verilen adam, eylemlere katıldığı için filmin geleceğini tehlikeye düşürmektedir…

Tarihi gerçeklik ile günlük gerçeğin bu kadar kesin hatlarla örtüşmesi yönetmen Sebastian’ı şaşkına çevirmektedir. Sinema yoluyla tarihi gerçekleri anlatmaya çalışırken öte yandan gözünün önünde olup bitenleri görmezden gelebilmektedir. Adeta “sanat mı, hayat mı” denklemine denk gelen bu durum filmi ciddi biçimde izlenir ve izlerken tartışılır hale getirmektedir.

Yağmuru Bile filmini çok sevdim. Geç kalmış bir tavsiye olsa da, filmi seyrederseniz, en azından İspanyolların eseri neden Oscar’a gönderdikleri ve neden ödül alamadığını düşünme fırsatı yaratmış olursunuz. Bu da sanat ve fikir ajandanızda bir konu başlığı olur ve size katkı sağlar…

Bursa Film Festivali’nde tanıdığım Gael Garcia Bernal, o zamanlar bana yeni yetme bir zıpçıktı gibi görünmüştü. Fakat bu genç adamın giderek dünyanın sahici sorunlarına eğilen filmleri tercih etmesi –o gün Bursa’da ağzının içine düşmeye hazır kızlar kadar olmasa da- beni de etkilemeye başladı. Bernal’in, insanoğlunun ortak sorunlarını anlatan yapımlarda daha iyi roller ve daha iyi hikâyelerle karşımıza çıkacağını umuyorum.


Bu yazı, 22.07.2011 tarihli TGC Bizim Gazete'de yayınlanmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder