İnsanların mahremiyetine tecavüz etmeyi ilke edinmiş bir ahlâk ne doğal ahlâka ne yüzde 99’u Müslüman olduğu söylenen ülkemizin dini İslam ahlâkına denk düşer. Fakat Türk laik ve İslamcıları tepişirken ne mahremiyet ne ahlâk ne etik kaldı.
Sonunda CHP eski genel başkanı Deniz Baykal’ın siyasi hayatını kökünden sallayan bir dijital kayıt internet sitelerinde yayınlandı. Tuhaftır o gece uykum kaçtı ve sabaha karşı twittera baktım. İzlediğim iki kişinin birbirine gönderdiği tweete dikkat edince tuhaf bir şeyler döndüğünü anladım ve verilen linki tıkladım. "Varan 1: Deniz Baykal ….” Başlıklı kayıtı birkaç defa izledim. Çünkü uyku sersemiydim ve her izleyişimde kafama başka bir şey “dank” ediyordu.
Olabilecekleri düşündükçe uykum kaçtı… Aradan bunca zaman geçti ve tüm Türkiye bugün nereye geldiğimizi biliyor…
Olabilecekleri düşündükçe uykum kaçtı… Aradan bunca zaman geçti ve tüm Türkiye bugün nereye geldiğimizi biliyor…
Aklımdan geçenlerin evet birçoğu gerçekleşti ama bu komplonun “Türk Demokrasi’sinin makûs talihini değiştirebileceği” ihtimaline hiç mi hiç ihtimal vermemiştim.
Bugün (18 Mayıs 2010 yani Gençlik Bayramı’ndan bir gün önce) Kemal Kılıçdaroğlu NTV isimli kanalda, “CHP artık lider partisi olmayacak” dedi!
Bunun anlamı şudur: 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra Türk siyasi sisteminin, devlet yapısının, iktidar paylaşımlarının altüst edilip bir tür totaliter rejime dönüştürüldüğü zamanlardan bu güne kadar demokrasi geleneğimizin çektiği en büyük sıkıntılar artık tarihe karışacaktır…
Çünkü 27 Mayıs Darbesi’nin yarattığı travma, tüm toplumla birlikte devletteki işleyişi de etkilemiş, parti içi demokrasiler buharlaşmış bunun yerine partilere “lider sultası” hâkim olmuştu. Adalet Partisi’nin 1970 yılında ortadan ikiye yırtılması da aynı yanlış dönüşüme karşı gerçekleşen bir hareketti. AP’nin içinde “lider sultasına” karşı gelen 70 akıllı adam çıkmıştı...
Benzeri sarsılmalar CHP’de de yaşandı. Ecevit’in İsmet Paşa’ya karşı çıkışı, daha sonra CHP’den ayrılışı ve en son CHP’den “Daha fazla parti içi demokrasi” diyenlerin tasfiyeleri hep 27 Mayıs Darbesi uzantısı bir zihniyetin devamı olarak süregeldi. 12 Eylül 1980’den sonra bu kötüleşme artarak devam etti.
Benzeri sarsılmalar CHP’de de yaşandı. Ecevit’in İsmet Paşa’ya karşı çıkışı, daha sonra CHP’den ayrılışı ve en son CHP’den “Daha fazla parti içi demokrasi” diyenlerin tasfiyeleri hep 27 Mayıs Darbesi uzantısı bir zihniyetin devamı olarak süregeldi. 12 Eylül 1980’den sonra bu kötüleşme artarak devam etti.
Hafızası güçlü olanlar AK Parti’nin Erbakan ve bendelerine karşı isyan eden milli görüşçüler tarafından kurulduğunu hatırlar. AK Parti kurucuları ilk zamanlarda “Ortak Akıl” gibi çok hoşa giden laflarla parti için demokrasiyi işleteceklerini sürekli vurguladılar. Ancak daha sonra “parti içi demokrasinin” bu siyasi kuruluşta bile işlemediğine şahit olduk.
***
Köy, kasaba, şehir, mahalle, ilçe teşkilatları gibi halkın doğrudan siyasetin içinde olduğu kurumlardan geçerek seçilen milletvekilleri ile liderin seçtiği milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde aynı işlevi göreceğine aklı olan hiç kimse inanmaz.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nan “CHP Lider Partisi olmayacak!” sözü bu bakımdan çok önemlidir. Bu sözü, kendisine işbaşına geleceği günden itibaren hatırlatılmalıdır.
Ben şu andan itibaren Sayın Kemal Kılçdaroğlu’nun gözlerinin içine bakarak bu sözünü yerine getirip getirmeyeceğini takip edeceğim!
Buyurun Kemal Bey, Sayın Başkan! Meydan sizin!
Ülkemde seçme ve seçilme özgürlüğü olduğunu biliyordum ama maalesef aday olabilmeniz artık liderin keyfine kalmış...tı..dilerim sözünü tutar yeni başkan adayı bende takipteyim..dostlukla..
YanıtlaSil