SAYFALAR

17 Aralık 2009 Perşembe

Toknoloji Harikası Avatar, Teknolojiyi Yerin Dibine Batırıyor















James Cameron’un yönettiği ve Sam Worthington, Sigourney Weaver, Michelle Rodriguez ile Zoe Saldana’nın oynadığı AVATAR, hiç çekinmeden söyleyeyim, kocaman bir kolaj. Salvador Dali’nin tablolarını andıran Pandora Gezegeni’nın insanları “Maymunlar Cehennemi”nden fırlamış gibiler. Dünyalı kahramanların bedenleri tıpkı Matrix’te olduğu gibi zihinsel olarak diğer bir bedene geçebiliyor! İnsan bedenleri uzay gemilerindeki laboratuarda uyurken, zihinleri genetik melezleri olan Na'vi bedenlerine girip Pandora’da dolaşıyorlar. “Kıyamet” filminin savaş sahnelerindeki gibi tablolaştırılmış savaş sahneleri var (kimileri şiirsi şiddet veya şiddetin şiiri diyor?)










Pek çok modernizm karşıtı veya eleştirisi filmde defalarca kullanılmış pagan ilkellerin tapınma ayinleri, tabiat ana ile birleşme, ağaç kültü, Şaman ayinleri, Orta Çağ Japoncasında olduğu gibi, kelimelerin ve cümlelerin gerçek anlamları değil tiyatral ve artistik anlamlarının kullanılışı… Mesela, “Seni görüyorum” derken aslında senin için görüyorum, ruhunu okuyorum demeler… Yönetmen bunların hiç çekinmeden kesip filmine yapıştırmış.


Teknoloji harikası AVATAR’ın aynı zamanda iki yönlü bir kehaneti olduğunu söyleyebilirim. Dünyanın yok olacağı, dünyalıların kaybedeceği kehaneti… Buna karşılık insanoğlunun sadece zihinsel olarak değil, fiziksel olara dönüşmesiyle bir kurtuluşun mümkün olabileceği…


Filmin günümüze uygulanabilir imalı bir dille anlatıldığı da su götürmez: Pandora (Orta Doğu ve Afganistan’ı) Dünyalı kapitalist şirketler topluluğunun kontrol ettiği askerler ise basbayağı ABD askerini sembolize ediyor. Çünkü verilen mesajlardan biri, tıpkı Oliver Stone’un “İskender”inde  bir komutanın İskender’e değdi türden bir mesaj içeriyor: “Her şeye sahip olamazsın!” Bu söz bugünkü dünyamızda ekonomik olarak kapitalistler ve tabii siyaseten de Amerikalılar’dan başkasına söylenebilir mi?


İmkânsızların bir araya getirildiği ve inandırıcı kılındığı AVATAR’ın en ilginç yanlarından biri bilim, teknoloji, devlet erki, kapital ve asker bileşiminden oluşan “süper gücün”, ok ve yay, zırhı kurşungeçirmez gergedanlar, dişleri çelik köpekler, dev bedenli ve kanatlı kuşlar (Ebabil kuşlarının yaptığın yapıyorlardı) ile mağlup edilmesiydi. Tarihin akışına ters bu tutumun gerçek dünyada da gerçekleşmesi için dua etmeden önce şunları söyleyelim: 


Tarih boyunca göçebeler, ok ve yay kullanarak yerleşikleri yendi. İskitler, Hunlar, Avarlar, Ak Hunlar, Macarlar, Hazarlar, Peçenekler, Göktürkler, Moğollar ve nihayet Oğuzlar (Selçuklu ve Osmanlı devletleri). Ancak yerleşiklerin bu ebedî yenilgileri, çiftçilerin modern topun arkasına geçerek atlı okçuları durdurmasıyla tersine döndü. 17. Yüzyıldan beri teknolojinin zaferi söz konusu. AVATAR bu teknolojinin artık sürdürülebilir olmadığını, teknolojiyi yaratan insan ırkının yok olmaya mahkûm olduğunu söylüyor. Bana göre filmdeki en önemli mesajlardan biri budur… Her ne kadar tarihî gerçeklere ters düşüyorsa da insanın hoşuna gidiyor.


AVATAR’ın teknik olarak en önemli özelliği ise üç boyutlu sinemayı harikulade kullanabilmesi. Hayatımda bu kadar derin ve bu kadar net bir başka film seyrettiğimi hatırlamıyorum. Klasik 35 mm filmlerde seyirci tamamen edilgen bir durumdadır. Üç boyutlu ise zihnin başka bölümlerini de çalıştırıyor ve en azından izleme sürecinde beyin olarak daha faal bir duruma geçiyorsunuz...


EK 1:  AVATAR hakkında şunu da söyleyebilirim: Hollywood, film çekim teknolojisinin en sıradan insanların eline bile geçmesi, bunların dijital filmlerini çekip festivallerde göstermesi ve sinema anlayışının değişmesi karşısında bir refleks göstermeliydi. Tüm dünyadaki tek gerçek sinema sektörü olan Hollywood’un yüksek ve pahalı bir teknoloji üretmesi gerekiyordu. Aynı zamanda bu teknoloji ile üretilen filmler yine ileri teknoloji ürünü gösterim mekaniezmaları ile sağlanmalıydı. 3D, IMAX gibi gösterim çeşitleri için sonunda neredeyse kusursuz AVATAR geldi. Nitekim James Cameron, e2'de The Tonight Show Conan O'Brien'da AVATAR'ın devamını çekeceğini söyledi ki, sanırım yeni teknolojinin sektörde eskinin yerini alacağı, diğer sinema tekniklerinin giderek unutulacağı anlamına geliyor! Sessiz sinema, biyah bayaz filmler gelip geçti şimdi sıra klasik sinema tekniklerinin evriminde.
Bunun Hollywood için ne anlama geldiğini şöyle ifade edeyim: Uzay Yolu, Yıldız Savaşları, Geleceğe Dönüş, Yüzüklerin Efendisi ve Matrix gibi çekildiği yıllarda gişe rekorları kıran aksiyon filmleri yeni formatla yeniden hayat bulacak.
(20. 11. 2009)


Bu yazı 18 Aralık 2009 tarihinde TGC Bizim Gazete'de yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder