7 Kasım 2009 Cumartesi

KISKANMAK'I, KISKANDIM!

MEZUNİYET, İncir Çekirdeği, Aşk Geliyorum Demez ve Kıskanmak… Türk sinemasındaki kemmî artışı göstermesi bakımından önemli. Yani bir haftada dört yerli film gösterime giriyor ki bir zamanlar festivallere katılacak 9 filmi bulmakta güçlük çekiliyordu. Fakat çokluk her şey demek değildir. Keyfiyet, yani nitelik de önemli bir gerçektir!

Doğa Can Anafarta’nın yönettiği Mezuniyet, "Beyaz Türkler" tabir edilen, aslında "Kara Budun"dan olup sonradan görenlerin ve kendini beyaz saydıranların çocuklarının hikâyesi. Bir ilk filmde bulunabilecek her türlü eksiklik, hata var. Ama her şeye rağmen cesaret edip bir işe girmiş bu gençleri kırmamak gerek.

Selda Çiçek’in yönettiği İncir Çekirdeği ise kadrosu ve konusu ile ilginç. Güneydoğu Anadolu’da her gün fazlalaşan kadın intiharlarını anlatmaya çalışıyor. Karakterler ve kadınların hayatı üzerine yoğunlaşmaya çalışırken ana ekseni yitiriyor. Neredeyse biz bu filmi neden seyrettik muhabbetine gidiyor. Ancak Selda Çiçek’in filminde iki şeyi sevdim. Birincisi iki kadının "gönül" kelimesi etrafında kurdukları sohbet çok iyi yazılmış ve çekilmişti. Diğeri, eşi ile psikiyatra giden kadının hali. Kadın hasta ama kocası konuşuyor doktorla. Güneydoğu’nun kötü geleneklerinden birini vermesi bakımından hoştu.

Murat Şeker’in yönettiği Aşk Geliyorum Demez klasik bir Yeşilçam filmi ama 2000’li yıllarda geçiyor. Eski İstanbul’un bittim bitecek sosyal dokusu, haylaz oğlan, sonradan görme zengin babanın iyi ruhlu, iyi ahlâklı kızı, çevrecilik, aşk, Ermeni Mihran’dan alanın aşk dersi vs. vs. Belki bir damar bulup gişe yapabilir! Ama artık bu tür filmler demode bulunuyor.

Fakat ben bu filmlere imza atan ekipleri kimi film eleştirmenlerinin yaptığı gibi lanetlemiyorum! Filmin ortasında çıkıp gitmiyorum. Sonuna kadar destekliyorum ve daha iyi olmaları için sevgiyle eleştiriyorum. Haydi çocuklar, gerçekten insanların koşa koşa geleceği filmler yapın. Dünya sinemalarında izlenecek filmler…

KISKANMAK’I KISKANDIM

Zeki Demirkubuz’un son filmi bazı televizyon kanallarına verdiğim röportajda belirttiğim gibi, gerçekten bir olgunluk, ustalık filmi. Zeki, Kıskanmak ile Türk sinemasının hikâyeyi görüntü ile anlatma ustalığına erişmiş görüyor.
Filmin öyküsü Cumhuriyet döneminde geçmesine rağmen hâlâ Osmanlı döneminin kalıntısı olarak kadınların evde yarı hapis yaşadığı bir atmosfer ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Film boyunca kadınları daima kapalı mekânlarda gösteren Demirkubuz, baş karakterinin neden bu kadar kötücül bir hırsa ve kıskançlığa kapıldığını (tabi pek çok sebepleri yanında) bundan daha güzel nasıl anlatabilirdi?
Kadınların evden dışarı çıktıkları anlar, ya alışveriş için çıktıkları anlar veya ailecek bir sinema matinesine veya bir baloya veya bir davete gittikleri anlar olarak gösteriliyor ki, hepsi de kapalı mekanlardır.
Bir başka görsel dil ustalığı: Ailecek sinemaya gidilen mekanda arka planda 1933 yapımı (ki Nazım’ın yazdığı M. Ertuğrul’un yönettiği hikâye o yıllarda geçiyor) "Karım Beni Aldatırsa” afişinin gösterilmesi ve filmin Altın Portakal’lı karakteri Seniha’nın Dostoyevski’nin Suç ve Cezası’nı okuması…

Demirkubuz’un hataları da var. Dönemin diline sadık kalmak için romandaki üslubun aynen muhafaza edilmesi çok iyi ancak bu yaklaşım kimi dil yanlışları ile sarsılıyor. Benden başka kimse fark etti mi bilmiyorum ama Zeki’ye bundan sonraki senaryo çalışmalarında faydalı olur ve filmi çekerken oyuncuların telaffuzlarına dikkat eder diye yazıyorum.

Nergis Öztürk’ün (Seniha) "Kâbil olur" derken "ka"yı garip bir biçimde kalın okuması (yani kâr gibi söyleyecekken kar veya Kahire derken ki, ka gibi telaffuz etmesi) affedilmez bir hataydı. Seniha’nın mı yoksa Mükerrem’in mi dilinden döküldü bilemiyorum "kesinkez" kelimesi de bu filme, atmosferine ve diğer o tüm ağdalı, tiyatral tiratlara hiç uymuyordu…

Bu ayrıntıların Zeki’nin filmini küçültmediğini hatta sinema eleştirmenlerinin kısmı azamisi tarafından bile anlaşılmayacağını söyleyebilirim. Bu bakımdan okuyucularıma acil kaydı ile tavsiyem şu: Sinemaya giderseniz Türk filmi izleyin. Türk filmleri içinden de önümüzdeki birkaç hafta boyunca Kıskanmak’ı tercih edin. Sonra da eğer DVD’sini bulabilirseniz mesela Halit Refiğ’in Haremde Dört Kadın filmini her karesine (görüntü diline) dikkat ederek seyredin...


Bu yazı  6.11.20097'da Bizim Gazete'de Yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder