SAYFALAR

5 Haziran 2009 Cuma

Nuri Bilge Ceylan’a Açık Mektup


DÜNYA sinemacıları tarafından bilinen ve takdir edilen bir yönetmen olarak size bu açık mektubu yazarken şunu çok iyi biliyorum: Türkiye’de eli kalem tutan ve sinema eleştirisi yapan yazarlar içinde sözüne en son değer vereceğiniz kişi muhtemelen benim. Çünkü ne sizin uluslararası takdirlere mazhar olmuş filmlerinizi, ne de minimalist sinemayı manalandırabilmiş veya takdir etmiş değilim. Hatta sizin ve sizin gibi sinema yapan diğer yönetenlerin filmlerindeki oyunculuk anlayışını “Türk insanını zombileştirmek” biçiminde itham etmiştim.


Fakat şu anda bu köşede ne sizin sinemanızdan ne de benim bakış açımdan bahsediyorum. Şu anda eğer Türkiye’de, Türk sineması diyebileceğimiz bir olgu varsa onun festivallerde uğradığı zulümden bahsedeceğim. Sinemamızda ciddi bir zenginleşme ve çeşitlenme görülüyor. Belgesel, animasyon, kurmaca vb. alanlarda her gün yeni bir isim çıkıyor, kimileri milyonlarca lira borca girerek film yapmayı başarıyor, kimileri ise safiyane niyetlerle “sektör”ün bir gün onlara film yapma imkanı tanıyacağını sanıyor.



Bütün bu çabalar -bildiğiniz gibi- iki şekilde takdir ediliyor: Gişede halk tarafından veya festivallerde jüri tarafından. Ülkemizde film festivallerinde para ödüllerinin arttırılması ile beraber geleneksel Yeşilçam hiziplerine (ki bunların başını sektörden kimi değişmez isimler ile kimi gazeteci-yazarlar çekebiliyor!) bir de “büyük ödülü kapma” fesatçıları dahil oldu. Sektörün kimi temsilcilerinden yükselen feryatlar boğulurken, “biz yaptık oldu zihniyetini” hiçbir şeyi umursamadan devam ettiren “festival kurtları” her zaman su yüzünde kalabiliyorlar.



Size bu mektubu yazmam sebebim açık ve net: Büyük Jüri Başkanı bulunduğunuz Adana Altın Koza Film Festivali hiç umulmadık biçimde tüm etik ve yönetimsel referansları altüst ederek yeni bir skandala imza attı. Sizin bu ana kadar hiçbir sorumluluğunuz yok ama ilk filmi izlemeye başladığınızdan itibaren skandalın bir parçası durumuna geleceğinizi hatırlatmak istiyorum. Bu skandalı durduracak bir karar vermeniz gerektiğini umuyorum. Ki bu karar, “Kimsesiz ve ümit dolu sinemamız” için olmalıdır!



Bu Yazı 5 Haziran Cuma Tarihli Bizim Gazete'de Yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder