YÜZYILLAR boyunca birlikte yaşama geleneği oluşturmuş Türk toplumunda vukuu bulan akla ziyan vak'aların en önemlilerinden biri, 6-7 Eylül 1955 olaylarıdır. İstanbul ve nispeten İzmir’de yaşananlar üzerine bugüne kadar pek çok şey yazılıp çizildi: mahkeme belgeleri yayınlandı, Yılmaz KarakoyunluTomris Giritlioğlu aynı adla sinema filmi olarak bir kere daha dile getirdi.
***
tarafından romanı (Güz Sancısı) yazıldı ve nihayet Avrupa’da doğan ve bir canavara dönüşen ırka dayalı milliyetçilik (Alman nasyonalizmi gibi), o vakit Osmanlı’nın tebaası olan Yunanlılara (Osmanlıca: Rum’lara yani eski Roma İmparatorluğu vatandaşlarına!) 6-7 Eylül 1955’ten 130 yıl önce bulaşmıştı. O tarihten beri Türkler ve Yunanlılar arasındaki “birlikte yaşama geleneği” daima, “ötekileşen” Yunanlılar tarafından bozulmuştur. Oysaki Osmanlı Beyliğini devletleştiren Orhan Gazi’nin üç eşi de Rum asilzadelerinin kızlarıydı. İddiaya göre Nilüfer ve Asporça Hatun’lar dinlerini bile değiştirmemişlerdi! Yani din ve ırk problemi Osmanlı’dan beri Türk toplumunun dışladığı bir şeydi.
***
Yakına gelelim: Mihail Hristodolu Muskos isimli papaz, III. Makarios unvanı ile 18 Ekim 1950'de Kıbrıs başpiskoposu olduktan sonra, Venedik’ten alınan daha sonra Türklerle beraber Rumların da yerleştirildiği adayı Türkiye’den tamamen koparmak için fesat hareketlerine (Enosis diyorlardı) başladı. “Makarios fesadı” her geçen gün biraz daha çirkinleşiyor, adada yaşayan Türkler taciz ve katlediliyorlardı. Bir din adamı marifetiyle yürütülmeye çalışılan “etnik temizlik harekâtı” modern milliyetçiliğin “ırka dayalı” ön kabulünden doğuyor olmalıydı.
***
Buraya çok dikkat ediniz: Osmanlı’nın küllerinden
***
İşte, Güz Sancısı filmi bu tarihi perspektifi ve analizi verebilmekten mahrum. Müsamere senaryosu denebilecek bir metinden yola çıkılarak çekilmiş kekeme
***
Güz Sancısı’nın büyük zaafını bu şekilde ortaya koyduktan sonra: Yaşlı bir Rum (?) mamasını canlandıran Zeliha Berksoy, filmdeki en başarılı oyuncu. Berksoy o kadar iyi ki, bir fahişeye dönüştürerek pazarladığı torunu Elena ile kavgasında Beren Saat’in oyununu bile yükseltiyor (Tabii Beren’e de aferin! Ki, büyük sanatçının oyununu yere düşürmüyor!)
***
Güz Sancısı TV dizisi mantığı ile çekilmiş... Sinema ve TV filmi teknikleri karşılaştırmasına girmeden benzeşmeyi söylelyeceği: Düşüncemi besleyen şeylerden biri Hatırla Sevgili’nin kimi oyuncularının Güz Sancısı’nda neredeyse aynı karakterleri, aynı oyunculuk tarzıyla canlandırmaları…
***
Son söz: Son jenerikte tahrip edilen yerlerin listesi verileceğine...
- “Atamızın evi bombalandı” haberini "Sait Ceylan" takma adıyla yazan Gökşin Sipahioğlu’nun;
- İstanbul Ekspres gazetesi sahibi Mithat Perin’in;
- Kıbrıs Türktür Derneği yöneticilerinin;
- Atatürk’ün evini bombaladığı daha sonra ortaya çıkan
- Anadolu Ajansı Atina Muhabiri Sara Korle’nin;
- Olaylar sırasında görevli iki kolordu komutanı ile bir tuğgeneralin;
- Dönemin İçişleri Bakanı
akıbetleri perdeye yansıtılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Gerçeklerden yola çıkan bir romana sadık kalmayarak neredeyse yarı
SAYFALAR
▼
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder