SAYFALAR

7 Kasım 2007 Çarşamba

Manas'ın Torunları Arasında Dört Gün veya Cengiz Aytmatov'un Mezarında


TÜRK SİNEMASINDA yanan hareketlilik Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile yurt dışında sürdürülüyor. Sinebir Başkanı İsmail Güneş’in önderliğinde yürütülen, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi kardeş Türk cumhuriyetlerde yapılan “Türkiye’den Film Var” etkinliğinin Kırgızistan bölümüne ben de davetliydim. Kasım ayının ilk günü başlayan etkinlikte Vefa Center’deki salonda yapılan Selvi Boylum Al Yazmalım filminin gösterimine Kırgızistan’ın Turizm Bakanı Turusbek Mamashov da katıldı. Gösterimden önce Selvi Boylum Al Yazmalım’ın müziğini yapan Cahit Berkay ile Kırgızistan’ın dünyaca ünlü Kopuz(onlar Komuz diyor) virtüözü Samara Toktakunova katılımcıları mest ettiler. Berkay, curası ile filmin müziğinin ana temasını seslendirdi. Toktakunova ise Kırgızistan halkının bağrından çıkan ezgileri mükemmel biçimde yorumladı.

Türkî cumhuriyetlerin özgürlüklerine kavuşmasından beri ilk defa kendi dillerinde hazırlanmış alt yazı ile film seyreden Kırgız sinemaseverler ile Turizm Bakanı Mamashov film bittiğinde bir yandan gözyaşlarını silmeye çalışırken bir yandan da alkışların temposunu düşürmemeye çalışıyorlardı. 30 yıl önce çekilmiş bir filmin bu kadar etkili olmasının sebebi ne olabilirdi? Film, “Türk Edebiyatının Kutup Yıldızı” Cengiz Aytmatov’un muhteşem bir duyarlılıkla yazdığı hikâyeden uyarlanmıştı. İyi bir uyarlama senaryoya sahipti.
 Usta bir yönetmentarafından çekilmişti. Karakterler güzel, etkileyici ve tipik yüzlere sahip oyuncular tarafından canlandırılmıştı. Ama bunların yanında çok önemli bir faktör vardı ki, o da dil faktörüydü. Bugüne kadar daima Rusça alt yazı ile gösterilen filmler, Kırgızca altyazı ile gösterilmişti... 380 kişilik salonda neredeyse 400’ü aşkın insan vardı. Nitekim bundan sonra gösterilen Kabadayı, Beynelmilel, Uzak, Yumurta, Karpuz Kabuğundan Gemiler yapmak gibi filmlerimiz aynı şekilde Kırgızca altyazı ile gösterildi. Altyazıları bilgisayardan aktardığı için tüm filmleri izleyici ile seyreden ve onların davranışlarını gözleyen teknisyen Özgür Oğuz Tuna tepkilerin Türk sinema seyircisinin tepkisiyle aynı olduğunu ifade etti.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANIMIZ'IN DİKKATİNE
Toplam 9 filmimiz 5 bin civarında Kırgız Türkü tarafından seyredildi. Bu durum susamış bir insanın bir bardak suyu kana kana içmesi ama doyamamasına benziyordu. Bizden birkaç gün önce Kırgızistan’da bulunan T. C. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’a şunu söylemeyi borç biliyorum.
Başta kurumsallaşmış festivallere eklemlenen Avrupa-Asya temalı göstermelik etkinlikler olmak üzere bilhassa Amerika’da boş salonlardan gösterilen Türk Film haftaları için harcadığınız paranın dörtte birini Türkî cumhuriyetlerde yapılacak festival, film haftası ve kültür etkinliklerine harcasanız çok isabetli bir iş yapmış olursunuz.  Kardeşlerimiz Yıldızlar, Canbek’ler, Samaralar, Zûralar, Canbolat’lar, Tuurusbek’ler... bizi bekliyorlar. Sesimizi, kokumuzu, duygularımızı, güzellik anlayışımızı hemen tanıyor ve içselleştiriyorlar... Bizi çok ama çok seviyorlar...
BİZLERİ YALNIZ BIRAKMAYAN DOSTLARA SELAM
Gala gösteriminden sonra Kırgız dostlarımız bizi bir an bile yalnız bırakmadı. Kırgızistan’da faaliyet gösteren çeşitli Türk kurumların temsilcilerinden her dakika yanımızda bulunan ve bizi evimizdeymiş gibi hissettiren DA’nın Kırgızistan temsilcisi Mustafa Başkurt’a selam gönderiyorum.
Öte yandan kendisi de bir yazar olan Kırgızistan Kültür ve Enformasyon BakanıSultan Rayev’in pazar günü ve akşam saati olmasına rağmen ailesine ayırdığı zamandan çalarak heyete katılması, birlikte yemek yemesi unutulacak bir jest değildi. Üstelik hem Rayev’in hem de Mamashov’un yanlarında polis veya korumalar bulunmadan sade vatandaş gibi davranmaları gerçekten takdire şayandı...

Bu arada Turusbek Mamashov’un Kırgız yurdu biçiminde düzenlenmiş bir mekânda Türk misafirler onuruna yemek vermesi özellikle vurgulanması gereken bir davranış biçimiydi. Çünkü biz ne bakan ne milletvekili ne Türkiye’de resmi görevi bulunan kişiler ve ne de milyonlarca dolar harcayacak işadamlarıydık. Mamashov’un Türk sevgisini gösteren bu davranışı Türkiye’deki Bakan ve işadamlarına örnek olmalı diye düşünüyorum...

Bu görkemli etkinliğin gerçekleşmesini sağlayanlar arasında öğrendim ki, Telif Hakları ve Sinema Genel müdürü Abdurrahman Çelik (sağdaki fotoğraf) ile Genel Müdür Yardımcısı Günay Kiracı başta olmak üzere pek çok kurum ve kişi bulunuyor. Bunların arasında Başbakanlık Tanıtma Fonu, TÜRKSOY, TİKA ve TRT de bulunuyor...

Yazımı şimdilik bitirirken adını anmadan geçmeyeceğim kişiler var. Onlardan isim olarak bahsetmem yerimin kalmayışındandır. Özel teşekkür listem şöyle: T.C. Bişkek BüyükelçisiSerpil U. Alpman, ikinci Sekreter Berk Ece, Büyükelçilik Kültür ve Enformasyon ofis temsilcisi Soner Şahin, yardımcısı Kırgız güzeli Zura İbrahimova, her türlü işimize koşturan gerçek Kırgız delikanlısı Uulan, Bizi so gügngüzde aracıyla gezdiren sevgili Damir Musaev... İki defa ziyaret ettiğimiz ama Stalin zulmünden bağrı yanmış fakat adını bağışlamayan Ata Beyitanıt mezarının bekçi ve mihmandarı... Hiçbirinizi unutmayacağım.


















































* Bu yazı Bizim Gazete'nin 07 Kasım 2008 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder