SAYFALAR
▼
31 Mart 2024 Pazar
Türk Hakanlığı'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne
Arkadaşım, yaşlı annesine tablet kullanmayı öğretmek istemiş ve cihazın işleyişini göstermiş. Mutfağa geçip kahve pişirip döndüğünde annesinin elinde tableti bir kenara bıraktığını görünce sormuş: “İzlemiyor musun anacığım?” Yaşlı annenin cevabı çok ilginç: “Hiç bitmiyor ki oğlum!”
Tablet ve telefonda sosyal medya platformlarından birine kendimizi kaptırıp neredeyse saatlerce elimizden düşürmediğimizi hatırlayınca arkadaşımın annesinin ne demek istediğini anladım. Evet, “hiç bitmiyor!” Filmler akıyor, diziler akıyor, sosyal medya hesabımız akıyor, akış ondan bir diğerine, diğerine, diğerine geçiyor… Korkunç, feci, zavallıca bir zaman kaybı ama bazen de işe yaramıyor değil!
Önceki gün sanal âlemde oradan buraya savrulurken, eski bir tarih programında, 16 Türk Devleti ve bayrakları hakkında yapılan bir sohbete rastladım. Gerçi programın başı sonu kesilmişti ama yine de ilgilendiğim, hatta bazı şeyler bildiğim bir konu olduğu için dikkatle bir daha seyrettim.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Umumi Türk Tarihi hocam merhum Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun derste söyledikleri ayrıca Nihal Atsız’a atfedilen “Tek devlet var. Zaman, hanedanlar ve isimler değişse de bu devletler birbirlerinin devamı” mealindeki sözleri kafamda yan yana gelince yazmak gerekti. Çünkü Atsız, tek devlet demekle muhtemelen “bir devlet geleneği var” demek istemiş olabilirdi. O zaman soralım:
“Türkiye Cumhuriyet’i hangi Türk devletlerinin devamıdır?” Sual ciddidir ve tarih bilinci olmadan cevap verilemeyecek kadar esaslıdır. Büyük Hun Hakanlığı devrinden beri Türk devlet sistem ve geleneği hakkında bazı bilgilerimiz olsa da (Gök) Türk Hakanlığı devrinde bu devlet yapısının kuruluşu, idari ve ordu sistemi taşa kazındığı için biliyoruz ki, Türk Devlet yapısı tamamen dünyevi olup tâbilerinin refah ve barış içinde yaşamasını esas alan bir yapıdır. Devletin tâbileri ise mümkün olduğu kadar çok sayıdaki Türk boyu ve hâkimiyet altına alınan başka uluslardan oluşuyordu.
Buradan baktığımızda (Gök) Türk Hakanlığı, Karahanlı Hakanlığı, Selçuklu Hakanlığı, Anadolu Selçuklu Hakanlığı ve Osmanlı Hakanlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin selefleri sayılmalıdır. “Peki, bu sıralamadaki devletlerden önce veya sonra yahut aynı zamanda var olmuş diğer Türk devletleri neden aynı gelenek içinde sayılmıyor veya sayılmamalı?” Mesela, Şah İsmail'in Anadolu Türkmenlerinin desteği ile kurduğu Büyük Safevi Şahlığı, (Gök) Türklerden Türkiye Cumhuriyetine uzanan devlet ve siyasi kültür geleneği kadrosuna, bir “din devleti” olarak kurulduğundan dâhil edilemez. Öte yandan Avrupa Hunları, Hazarlar, Bulgarlar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Harzemşahlar, Gazneliler, Memluklular, Babürlüler gibi irili ufaklı olup çeşitli coğrafyalarda, kısa veya uzun ömürlü, boy asabiyetinden “Budun Birliği”ne geçememiş devletler de, (Gök) Türk Kağanlığından Türkiye Cumhuriyetine tevarüs eden “kurucu gelenek” içinde değildir.
Pek çok defa tekrarlandığı gibi, “taşı kazıyıp şekil veren, töresini, tarihini bu taşlara kazıyan ama asla taşa tapmayan” bir millet olan Türkler onlarca din ile tanışmış olmalarına rağmen din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak konusunda süregelen bir uygulamaya sahiptiler. Mesela Osmanlı’da ulemanın çok ayrıcalıklı yeri olmasına, İslam şeriatına aykırı bir iş yapmamak için onlardan fetva alınması usulüne rağmen devlet yine de “kanunnameler” ve “örf ü âdat” üzere yönetiliyor, “reaya”nın (Türk ve Müslüman olmayan azınlıklar) kendi örfü, adetleri ve dini uygulamalarına karışılmıyordu.
Cumhuriyet, modern milliyetçilik akımının etkileri olsa da Türk devlet geleneğinin “Türk milletini esas alma” prensibini tazeleyerek, tarihte ikinci defa halkına ve devletine “Türk” adını veren siyasi teşkilatlanma olmuştur.
(Gök) Türk Kağanlığı’nın 658’de dağılmasından bu güne bin 200 yıl geçmiş, Türk boyları, dünyanın diğer toplulukları aksine çok hızlı coğrafya değiştirmiştir. Birbirinde uzak coğrafyalardaki yeni vatanlarda kurulan devletlerin sembol ve sancakları (modern anlamda bayrakları olduğunu düşünmüyorum) birbirinden farklılık göstermiştir. Her bir siyasi teşekkül kurucu kişi olarak “Selçuk Bey, Osman Gazi” gibi en yakın zamandaki atalarını anmışlardır.
Özetle, tarih boyunca kurulan çeşitli Türk devletleri, tek bir devletin farklı boy veya hanedanlar tarafından devam ettirilmiş halidir algısı kabul edilebilir değildir. Ancak bu devletlerin birbirinin manen devamı olduğunu söyletebilecek pek çok unsur vardır: Tek Tanrı inancı, büyük millet meclisi (kengeş - kurultay), komuta kademesi belirlenmiş ordu düzeninde teşkilatlanmış asker millet ve bunların arasında bu devletleri birbirine bağlayan “özgürlük” fikri. Bilge Kağan’a göre de Mustafa Kemal Atatürk’e göre de Türk Milleti “özgür doğmuş, özgür yaşayan” bir millettir.
Türk devletlerini bayrakları konusunu ve buraya sığdıramadığımım diğer düşüncelerimi bir başka yazımda tartışmaya açacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder