30 Mart 2014 Pazar

Güzel ve Çirkin: görsel bir şölen!

Bu hafta gösterime giren filmlerden biri, Güzel ve Çirkin. Sinemaya ve TV dizilerine aktarılmaktan astarı ve yüzü eskiyen bu hikaye bu defa dijital efektlerle izleyiciyi harikalar diyarına götürüyor. Hikaye ne kadar bildik olursa olsun, teknolojinin yeniden ve görsel standardı yüksek bir biçimde ürettiği kareler adeta büyülüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ben keyifle seyrettim. Alt yazıları bile doğru dürüst okumadım çünkü peş peşe gelen kareler o kadar başarı ile özelleştirilmişti ki, her bir anı tablo gibiydi. Dijital bir tablo. Gözlerinize ziyafet vermek istiyorsanız, Güzel ve Çirkin'in bu yeniden çevirimini seyretmeyi ihmal etmeyin. 

25 Mart 2014 Salı

Beyoğlu Kontu’ndan ‘Vampirler’ resim sergisi

Nam-ı diğer ‘Beyoğlu Kontu’ Giovanni Scognamillo’nun ‘Vampirler’ resim sergisi 28 Mart 2014’te Leonardo Sanat Galerisi’nde açılıyor. Açılışta Scognamillo’nun ‘Dehşetin ve Korkunun Kapıları’ isimli kitabı da yeni edisyonu ile okurlarıyla buluşturulacak. Korku ve fantazyanın önemli kalemlerinden biri olan nam-ı diğer ‘Beyoğlu Kontu’ Giovanni Scognamillo, okurlarına ve sanatseverlere yeni sürprizler yapmaya devam ediyor.

20 Mart 2014 Perşembe

Fatih Ayhan "Deli mi Ne" de kendini aşıyor!

Yaptığım son sayfa! Mac başında hazırlandığı için yazıları bu sefer gazeteyi çift tıklayarak ya da şu linke tık yaparak okuyabileceksiniz:)
http://istanbulegazete.com/default.aspx?Sayfa=16&t=21.03.2014



13 Mart 2014 Perşembe

Sansüre hayır, kısıtlamaya (kerhen) evet!

En son Lars von Trier’in yazıp yönettiği Nymphomaniac: Vol. I ve Vol. II filmlerinin ticari gösterimden men edilmesiyle gündeme gelen “sansür” konusu Türkiye'nin bitmez tükenmez tartışma konularından biridir. Türkiye’de, devlet Batı Uygarlığını seçtiği günden beri bu uygarlığın kurum, kavram, fikir vb. tüm değerlerine “bırakınız geçsinler” diyen liberal, hümanist, sosyalist, aydınlanmacı vb. batıcılar ile bunların filtrelenmesini isteyen muhafazakarlar daima çatıştı. Darwinizm, Fureydizm, erotizm gibi diken üstündeki konular ise bu piyasanın tükenmez metaları olarak daima baş rolü üstlendi.

7 Mart 2014 Cuma

33. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ PROGRAMI AÇIKLANDI

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Akbank’ın desteğiyle düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin programı açıklandı. Her yıl yaklaşık 150 bin izleyiciye ulaşan Türkiye’nin köklü sinema etkinliği İstanbul Film Festivali’nin 33’üncüsü 5 Nisan’da başlıyor.

Akbank’ın onuncu kez desteklediği İstanbul Film Festivali’nin 33’üncüsü, 5–20 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek. Programındaki filmlerin niteliği ve çeşitliliğinin yanı sıra izleyici sayısıyla da önder konumunu koruyan İstanbul Film Festivali, bu yıl da sinemaseverlere 20’nin üzerinde bölümde 200’ü aşkın filmin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı söyleşiler, atölye çalışmaları ve sinema dersleriyle dolu iki hafta yaşatacak. 

Silsile fena değil

Ozan Açıktan’ın yönettiği ve Nehir Erdoğan, Tardu Flordun, İlker Kaleli ile Esra Bezen Bilgin’in oynadığı Silsile, kurgusu, temposu, ilginç hikayesi ve oyuncuların sağlam duruşlarıyla yorulmadan seyredilen bir film. Nehir Erdoğan, Tardu Flordun ve Bezen Bilgin’in dikkatle çalışılmış, ölçülü ve kaliteli oyunculuklarına Serkan Keskin’in masif oyunculuğu eşlik ediyor...

Filmde anlayamadığım bazı durmlar oldu. Bunlardan biri filmin adı ile içeriği arasındaki bağlantısızlık (veya bağlantının ne olduğu?). Bir diğeri ise makyaj devamlılığı hatası gibi görülüyor! Kafa darbesi alan bir yüz ve burnun bir kaç saat içinde "babyface" durumuna dönüşmesi filmin gerçekçi olma çabası ile uyuşmamış. Benzeri tip ayrıntılara takılmazsanız, Silsile keyifle izlenecek bir film olmuş.


Batı ırkçılığı yeniden yükseliyor!

Noam Murro’nun yönettiği, Lena Headey, Eva Green, Rodrigo Santoro, Sullivan Stapleton gibi oyuncuların baş karakterleri canlandırdığı 300: Bir İmparatorluğun Yükselişi (300: Rise of an Empire) kelimenin tam manası ile “ırkçı” bir film.

Tıpkı 300 Spartalı’da olduğu gibi bu filmde de Batı Avrupa’da milyonlarca ölüme neden olan Nazizm ve Faşizmin nereden doğduğunu es geçerek yanıltıcı bir algıyı tercih eden film ekibinin niyeti hakkında doğal olarak kuşku uyanıyor. 

Doğuluların iliklerine kadar despot, zalim ve tabansız olduğunu iddia ederken Batılıların demokrasi ve özgürlük adına yaşayıp savaşıp öldüklerini iddia edecek kadar gülünç bir iskelet üzerine kurulu.

Bak, bak hikayeye bak: Bilinmez bir mağarada tılsımlı bir suya girerek tanrıya dönüşen (!) Xerxes’in (Serhas - ki, kahramanların kralı demekmiş) hükümdarlığındaki Pers ordusu, Yunanistan'ı işgal için harekete geçer ve birinci bölümde (300 Spartalıanlatıldığı gibi Atina kapılarına dayanırlar. Atina'yı yakıp yıkarlar. Yunan donanması direnişin odağı haline gelir. Xerxes’in donanmasının başında, kendi ulusu Yunanlılardan intikam alma peşindeki Artemisia bulunmaktadır. Buna karşılık, çok üstün Perslileri mağlup etmenin tek yolunun tüm Yunanistan'ı birleştirmek olduğunu düşünen Temistoklis, nihayetinde savaşın gidişatını değiştirecek taarruza liderlik etmektedir. Vs., vs. 

İskelet budur ama iskelete nasıl bir et giydirebileceğiniz o filmin karakterini belirliyor. Bu filmdeki, "Yunanlılar (Batılılar) demokrasi ve özgürlük adına savaşıyordu" genellemesine aldanmayacak iseniz, kan ve dijital şiddet karşısında mideniz bulamayacaksa filmi izlemenizde  bir sakınca yok! Ancak yine de hazırlıklı olun. Film o kadar karanlık, kıyıcı, aşağılayıcı sahneler ile dolu ki, eğer tarih bilmiyorsanız, eğer sinemada anlatılanların sadece eğlencelik kurgular olduğunu düşünecek kadar saf dil iseniz, muhtemelen gerçeklik algınızın istismar edildiğini de fark edemeyeceksiniz demektir.

ALT YAZILARDA KAVRAMLAR ALTÜST EDİLİYOR
Bu arada defalarca yazdım, yine yazıyorum: Müslüman olmayan bir kişi için, Şehit ve Gazi sıfatlarını kullanılması tamamen yanlış! Çünkü bu unvanları vereceğiniz kişinin "Şahadet getirmesi" ve savaşını "Allah rızası için" yapması gerek. 

300: Bir İmparatorluğun Yükselişi (300: Rise of an Empire) filminde Spartalı ve Yunanlılar için İslamî bu kavramlar bol bol kullanılırken, daha sonra Müslüman olan Persliler cehennemlik zebaniler olarak gözümüze sokuluyor! Bu tercüme densizliği ve alt yazı hataları yüzünden filmin "ırkçı"lığının üzerine bir de tarihsel ve kavramsal kandırmaca ekleniyor... Ki tahammül edilmesi zor bir nadanlık!


YUNAN DEMOKRASİSİNİN FAZİLETLERİ VE SUÇLARI ÜZERİNE 
KARL POPPER'IN DEHASINDAN SÜZÜLEN YORUMLAR  

Karl Popper (Lesson Of The Century*, Yüzyılın Dersi) isimli eserde 300: Bir İmparatorluğun Yükselişi (300: Rise of an Empire) filminde övüle övüle bitirilemeyen Yunan demokrasisi” üzerine şöyle bir yorum getiriyor:

“Bu dönemdeki en önemli olaylar arasında, her biri yaklaşık olarak otuzar yıl süren iki savaşı sayabiliriz. İlk savaşta Atina yerle bir olmuş ama yine de savaştan zaferle çıkmıştı, ikinci savaşta ise korkunç bir yenilgiye uğradı. O yıllardaki önemli olayların kronolojik bir listesi:

507: Atina’da demokrasinin kurulması.
493: Atina silahlanıyor; Themistocles komutasında bir donanma oluşturuldu.
490: Maraton savaşı
480: Atina boşaltıldı ve Peresiler tarafından yerle bir edildi. Bütün direniş, donanmada odaklandı. Salamis Savaşı.
479: Plataca ve Mycale Savaşları. 

Anadolu ve adalarda da tehdit altında olan İyonyalılar, Atinalılardan yardım isterler; Bunun sonuncunda denizcilik alanında Delos Birliği (Delian League) ve sözde Atina Emperyalizmi kurulur. Atina’nın güçlendirilip, yeniden inşa edilmesi.

462: Perikles çağının başlangıcı: Akropolis, Parthenon Tapınağı. I. Peleponnez Savaşı.
431: II. Peleponnez Savaşı’nın başlangıcı.
429: Atina’da veba salgını. Perikles’in ölümü. Savaşının şiddetinin artması.
413: Sicilya’da felaket: Atina donanması ve ordusunun imha edilmesi.

411: Atina Demokrasisinin çöküşü.
404: Sparta, Atina’yı yener ve Anti Demokratik, terörist bir kukla hükumet kurar. Savaşın son on yılında ölen Atina vatandaşlarından çok daha fazlası bu hükumetin iktidarda olduğu sekiz ay içinde öldürülür.

İkinci Peleponnez savaşına ilişkin tarihi bilgiler genelde burada biter, bu nedenle Atina demokrasisinin de bu tarihte sona erdiği kabul edilir; fakat bu doğru değildir. Demokrasi sona ermemişti. Sekiz ay sonra iktidarı elinde bulunduran Otuzlar Yönetimi, Pire’de (Piraeus), Atinalı demokratlar tarafından yenilgiye uğratıldı ve bunun üzerine Sparta ile Atina demokrasisi arasında barış yapıldı.

Ama Atina demokrasisi çok büyük hatalar da yapmıştı –bunların arasında, sadece taktik ya da stratejik hatalar yoktu, aynı zamanda, örneğin gözle görünür hiçbir tahrik olmadığı halde Melos’un yerle bir edilmesi gibi, insanlığa karşı işlenen suçlar da vardı. Adadaki bütün erkekler öldürüldü, kadın ve çocukların hepsi köle olarak satıldı. Bu korkunç suçun yanı sıra, Sokrates’in duruşmasında (savcının, parti başkanı olduğu siyasi bir duruşma) verilen o adaletsiz karara ne demeli? Atina ordusunda general olan Thucydides, Melos’da yaşananları ayrıntılı olarak anlatıyor ve bunların tanımını çok açık bir şekilde yapıyor: ne yaptıklarını gayet iyi bilen ve bu nedenle en ağır şekilde cezalandırılmaları gereken bir çoğunluk tarafından alınan sinik ve affedilemez bir karar. Buna benzer daha birçok olay var. “

Plato Yayınları, Çev: Ceyhan Aksoy, İstanbul 2006, Sayfa: 87 vd.

YUNAN MUCİZESİ İDDİASI KARŞISINDA CEMİL MERİÇ'İN UMRANDAN UYGARLIĞI ESERİNDE YER ALAN ÖNEMLİ MAKALESİ


Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.

Sayfayı büyütmek için çift tıklayın.