Festivalin tüm yarışma filmlerini seyrettim.
Türkiye’nin en iyileri olarak ön jüri tarafından seçilen filmlerin içinde sinemamızı
dünyada temsil edebilecek 4, 5 film vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
sinema havuzuna aktardığı büyük meblağlara rağmen Türk sinemasının hem
sinemasal değerler hem de seyirci açısından seviye kaybetmesi gerçekten üzüntü
verici bir durum olarak apaçık beliriyor.
Home Video
tabir edilen minimalist dramalar/dramatik belgeseller, TV röportajı formatında
çekilip hızlı bir kurgu ile seyirciye dayatılan filmler tuhaf bir biçimde
ödüllendirilirken… Mesela bugün “Teke
ili” tabir edilen, Türkmen/Yörük taifesinin yaşadığı bölgelerde çekilmiş
Derviş Zaim’in Devir filminin hiçbir
ödül almaması buna karşılık dil üzerinden etnik vurgu yaparak İki Dil Bir Bavul
filminin ana fikrini yineleyen Orhan Eskiköy ile Zeynel Doğan’ın Babamın Sesi
ile ödüllendirilmesi ne demek istediğimi sanıyorum anlatıyor.
Erden Kral
(Yük), Zeki Demirkubuz (Yeraltı), Yeşim Ustaoğlu (Araf), Pelin Esmer (Gözetleme Kulesi) ve İsmail Güneş (Ateşin Düştüğü Yer) gibi
usta yönetmenlerin bana göre “kartondan
bir dramatik belgesel” karşısında yok sayılması kadar utanç verici bir
başka şey olamaz! Her ne kadar Zeki Demirkubuz’un “gerzekler” ifadesini çok sert bulsam da Yeşim Ustaoğlu’nun “bu duruma düşmemeleri gerekirdi”
ifadesi ile tavırlarını desteklediğimi buradan ilan ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder