SİNEMA Yazarları Derneği’nin en güzel kadın üyesi Ömür Gedik, "J. Lopet" isimli, Latin şişkosu şarkıcı ve film oyuncusunun, söz verdiği halde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelmemesi üzerine fantastik bir yazı kaleme aldı. Ömür, Türkiye'nin artık her gelenin üstüne basıp geçebileceği bir ülke olduğu fikrini silmek gerektiğini, şiddetten çok korkmasına rağmen neredeyse eline silah alıp dağlara çıkabileceğini ima eden yazısıyla mensubu bulunduğumuz SİYAD içindeki birçok üyenin tepkisini çekti.
Ömür Gedik’in Doğan Grubu gazetelerinden 450 tirajlı Hürriyet’in eki olan Kelebek’te yazdığı bu yazıya yine aynı grubun gazetesi olan 37 bin tirajlı Radikal’de SİYAD üyesi Uğur Vardan cevap vermiş ve "Ömür Gerdik ile aynı dernek çatısı altında bulunmak istemiyorum!" Demiş… Ömür de buna karşı aynı çatı altındaki beraberlikten rahatsız olan üyenin dernekten ihracını istemiş…
Tatilde olduğum için doğrusunu söylemek gerekirse ne Ömür’ün yazısını, ne diğer üyenin yazısını görmüştüm. Sonra dernek mail grubunda konuya ilişkin mailler akmaya başladı. Önce çim saha futbol çağrılarından biri olduğunu zannederek açmadım ama sonra baktım ki mail zinciri uzuyor ve derneğin kadın üyeleri işe dâhil oluyor, "Galiba benim de bilmem gereken bir durum var. Bunlar ne söylüyor? Ne kaçırıyorum?" diyerek mailleri açtım.
Aman Allahım, aman!
Kimi Ömür Gedik’in "idamını" kimi berikinin fermanını, kimi bu kavganın dermanını yazmıyor mu? Vallahi içim burkuldu ve sustum. Türkiye’nin yaşadığı tüm gerilimli durumlar maillere yansımış. Kimin T.C. taraftarı olduğu, kimin bölücü PKK örgütünü hoş görebildiği, kimin suhulet ve sükûnet davetçisi olduğu kabak gibi ortaya çıkıyordu. Veee bu kapalı devre kavgaya katılmamaya karar verdim… Fakat burada, köşemde her istediğimi yazabilirim değil mi?
Bu yazımın girizgâhı şudur: Ömür Gedik’in "milliyetçi yazı yazdım" ifadesinden çok hoşlandım ve bu konuda söz söylemek istiyorum.
Ben, bir Türk milliyetçisiyim! Milliyetçiliğimin tarihi temelleri Orhun Yazıtlarına, modern temelleri ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu milli devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esprisi olan ve Atatürk tarafından söylenen, "Biz doğrudan doğruya Türk milliyetçisiyiz!" ilkesine dayanır.
Aynı Atatürk, çağının hangi değerlere dayandığını bildiği ve gelecek çağların hangi değerleri içereceğini ön gördüğü için şu büyük sözü de, bir temel çivisi olarak, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Türk insanının kalbine, kafasına ruhuna işlemiştir: "Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir!"
Bir Türk milliyetçisi, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her vatandaşı kendi kardeşi kabul eder, sever ve onların iyi olması için gerekirse Ömür’ün dediği gibi eline silah alıp doğuya, batıya koşabilir. Nitekim kurucu atalarımız aynı şeyi yapmışlardır. Böyle bir hizmetten asla ve asla bir ödül, karşılık beklemez. Bu bağlamda milliyetçiliğin tüm diğer siyasi ve sosyal kabullerden en büyük farkı "milli romantizm"e dayalı olmasıdır. Milleti ve kendisi arasında sarsılmaz bir aşk olan her insan milliyetçidir!
Milliyetçilerin milleti için eline silah alma fantezilerinin aksine biliyoruz ki, eline silah alıp dağa çıkan ve aslında Türk milletinin bir parçası olan bazı vatandaşlarımız, Türkiye’yi bölmek için çabalıyor: Bölme çabası 30 yıldan beri devam ediyor. Her gün birden çok insanımız, terörist yöntemlerle savaşan bu insanların, genel Kürt karakterinin aksine, "namert"çe yaptıkları saldırılar sonucu yaşamını yitiriyor… Türkiye kanıyor. Türkiye 21. Yüzyıl’da varması gereken yere her gün biraz daha gecikiyor.
Böyle bir ortamda insanların kendini nereye koyduğu, nerede durduğu çok önemlidir. Ömür, kendi yerini ve duruşunu belirlemiştir. Onun bu tavrının ve duruşunun kalıcı olacağına inanıyorum. Çünkü kan kaybının Türk milletini bitap düşürmemesi için her bir "alyuvar"a ihtiyaç vardır. Umarım Türk milletinden yani birlik ve beraberlikten yana yapılan bu tür tercihler her gün biraz daha çoğalarak devam eder…
*
Bu yazı 23.07.2010 tarihinde Bizim Gazete'de yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder