SAYFALAR

12 Haziran 2010 Cumartesi

Antichrist mi Anti-Erkek mi?

Dan Brown, DaVinci’nin şifresinde kiliseyi yerden yere vurup kadın ve kasesini yüceltti. Tüm dünya epey bir zaman bu uyduruk hikâyeye meylederek inandı. Fakat binlerce yıllık gelenekler, Dan Brown’ın iki üç yılda yazdığı üfürükten masala yenilecek değildi ya: tıpkı çekilen suyun yerini doldurması gibi romancının kumdan kalelerini, şatolarını, saraylarını silip süpürüp havzasına tekrar döndü. 

Eh alıştıklarımız bize yetiyor derken bu defa dünyaca ünlü yönetmen Lars Von Trier yeteneğini sınamak için yazdığı senaryoda kadını tam da kilisenin vazettiği biçimde resmetti. Yönetmenin son filmi Antichrist (Deccal ki ne kadar yanlış bir tercüme. Orijinal adı kalsaydı daha iyi olacaktı), kadını yücelten bütün geleneksel, klasik ve çağdaş söylemlere, bakış açılarına şiddetle karşı çıkıyor: Kadın’ın doğa tarafından yönetildiğini, doğanın ise şeytanın bahçesi (cenneti) olduğunu vurgulayarak, insanlığın kefareti için kendini adayan Hz. İsa’nın karşısına şu bu değil, kelimenin tam manası ile Havva’yı, yani Kadın’ı koyuyor…

Çok zekice yazılmış bir eskiz senaryo, üç oyuncu (biri çocuk), doğa; meşe palamutları, eğrelti otları, bir ceylan, bir tilki ve bir kargadan oluşan kadrosu-görsel malzemesiyle harikalar yaratıyor. Antichrist’i izledikten sonra Dan Brown’un tüm fantezileri, Bir Demet Tiyatro’daki Feriştah’ın “fentezi”lerine dönüşüyor! Dünyadaki tüm kadınların bu filmi izledikten sonra, Lars Von Trier’den nefret edeceğini düşünüyorum…
Diğer yandan Antichrist’in üst düzey okumalarını yapabilmek için, İncil’i, kilisenin günah – sevap imgelerini, Hıristiyan ikonografisini, felsefeyi; bilhassa Nietzsche’yi çok iyi okumuş olmak gerek. Sağda solda göz attığım bir iki eleştirinin ne kadar hafif kaldığını görünce anladım ki, sadece Türk sinemacıları değil, film eleştirmenleri de emekleme çağında. Bu bağlamda Antichrist, sıradan seyirci için sıkıcı ve kötü hatta salak bir film; birazcık film seyretmiş ve kendini sinefil sananlar için “öle böle diiil acayip farklı bir korku filmi”, günlük gazetede film tanıtanlar için hakkında ne yazılacağı sorun alan bir film vs. vs. Bütün samimiyetimle söylüyorum, Antichrist’i yeniden seyretmeden ciddi bir yazı kaleme almak mümkün değil. Bir de Nietzsche okumak şart…
Hatta filmi karşılaştırmalı edebiyat hocası bir dostum ve Türkiye’nin en büyük Nietzsche’cilerinden bir başka dostumla izlemeyi düşünüyorum. Yani o kadar!
Kaçırmayın, gerçekten çok cesur bir film…

1 yorum:

  1. coşkun bey kaleminize aklınıza sağlık ne güzel yazmışsınız. ben de gecen sene izleme fırsatı buldugumda, kelimenin tam anlamiyla agzim acik kalarak seyretmistim. sizin de aynı düsünceleri paylasmanız sevindirdi beni. saygilar...

    YanıtlaSil