14 Aralık 2014 Pazar

Osmanlıca: Arif Olan Anlar!

İlkokul öncesi mahalle mektebine gittim, o zaman "eski Türkçe" denirdi, öğrendim. 7 yaşımda çat pat  "eski Türkçe" ilmihal okuyabiliyordum. Sonra Latin alfabesi öğrendim, anacığıma da öğrettim. Çünkü o da "eski Türkçe" okuyabiliyordu!

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyet Tarihi bölümünde eski metinleri inceledim ve "Diplomatik" dersi aldım. Bunların tamamı Arap 'elifbâ'sı ile yazılı  "eski Türkçe" (Osmanlıca da diyorlar) matbu veya hat (el yazısı) metinlerdi. Hatta o kadar derinleşmeye başladık ki, "siyakat"ı bile çat pat sökebiliyorduk.

Fermanlardaki elkâp ve formüller, takvim, tarihlendirme gibi kendine has unsurlar içeren çok katmanlı zaman zaman karmaşık olduğu duygusu veren, karamsarlık yaratan bir süreçti...

Çoğu arkadaşım, üniversiteye gelene kadar hiç karşılaşmadıkları bu eski metinlerden, Osmanlı Diplomatiği ve Peleoğrafyası dersinden nefret ediyordu!

Çok çaba gerektirdiği gibi asla peşini bırakmamalıydınız! Aksi takdirde kazandıklarınızı hemen kaybedebiliyordunuz.

Geçerlerde Üsküdar Ahmediye Meydanından yukarı doğru yürürken tamir edilmiş ve yazısı yaldızla boyanmış bir çeşme kitabesi önünde on dakika kadar durdum. Hat'ı çat pat sökerken aklıma düştü: Yâhu ben bunu sular seller gibi okumalıydım ama 30 yıl boyunca hiç pratik yapmadığımdan hızlı okuma alışkanlığım uçup gitmiş!

Uçup gider ve siz bir mezar taşı, çeşme, cami veya vakfiye kitabesi önünde 35-35 yıl önceki halinizle kalabilirsiniz!
 
Şimdi yeniden pratik yapma zamanı:)
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder