İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Osmanlı
Müesseseleri ve Medeniyet Tarihi bölümünde eski metinleri inceledim ve
"Diplomatik" dersi aldım. Bunların tamamı Arap 'elifbâ'sı ile yazılı "eski Türkçe" (Osmanlıca da
diyorlar) matbu veya hat (el yazısı) metinlerdi. Hatta o kadar derinleşmeye
başladık ki, "siyakat"ı bile çat pat sökebiliyorduk.
Fermanlardaki elkâp ve formüller, takvim, tarihlendirme gibi
kendine has unsurlar içeren çok katmanlı zaman zaman karmaşık olduğu duygusu
veren, karamsarlık yaratan bir süreçti...
Çoğu arkadaşım, üniversiteye gelene kadar hiç
karşılaşmadıkları bu eski metinlerden, Osmanlı Diplomatiği ve Peleoğrafyası
dersinden nefret ediyordu!
Çok çaba gerektirdiği gibi asla peşini bırakmamalıydınız!
Aksi takdirde kazandıklarınızı hemen kaybedebiliyordunuz.
Geçerlerde Üsküdar
Ahmediye Meydanından yukarı doğru yürürken tamir edilmiş ve yazısı yaldızla boyanmış
bir çeşme kitabesi önünde on dakika kadar durdum. Hat'ı çat pat sökerken aklıma
düştü: Yâhu ben bunu sular seller gibi okumalıydım ama 30 yıl boyunca hiç
pratik yapmadığımdan hızlı okuma alışkanlığım uçup gitmiş!
Uçup gider ve siz bir mezar taşı, çeşme, cami veya vakfiye
kitabesi önünde 35-35 yıl önceki halinizle kalabilirsiniz!
Şimdi yeniden pratik yapma zamanı:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder