Şair Mustafa Polat |
ŞİİRLERİ KİTAPLAŞTIRILMALI
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren ve toplantıyı yöneten
ESKADER Kurucu Başkanı, edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım, Mustafa Polat’ın
ardından güzel hâtıralar ve muhabbet bıraktığını ifade ederek, bu güne kadar
böyle bir toplantının yapılmadığını, bundan sonra daha sık hatırlanması için
örnek bir toplantı olmasını dilediğini belirtti. “Mustafa Polat’ı bundan sonra
hiç unutmayacağımıza inanıyorum.” diyen Yardım, yakın tarihte Sefa Kaplan’ın
okuyucu ile buluşacak olan Oğuz Atay kitabında Mustafa Polat’tan bahsettiğinin
de vurgusunu yaptı. Bir dönem Mustafa Polat ile aynı evde yaşadıklarını
kaydeden Mehmet Nuri Yardım, Polat’ın vefatının fakülte hocalarını da çok
üzdüğünü belirterek, “Eminim ömrü vefa etseydi, şimdi bir üniversitede profesör
olarak kendinden sonraki nesillere ve bizlere büyük faydaları dokunacaktı.”
dedi. Mevcut şiirlerinden bir kitap
oluşturulması ve en kısa zamanda yayımlanması konusunda acele edilmesi
gerektiğini söyleyen Yardım, yakın dostları olarak bir anma kitabı derlenmesi
gerektiğinin de altını çizdi.
HAKİKİ BİR ŞAİRDİ
İlk sözü alan gazeteci yazar Mehmet Ali Bulut, Mustafa Polat’la kısa da
olsa bir dönem ağabey kardeş kadar yakın olduklarını söyleyerek, geçirdikleri
zaman dahilinde gülümseten hoş hâtıralarına yer vererek şunları söyledi:
“Oturduğumuz ev bütün dostlara açık, tekke gibi evdi. O ev için sık sık
söylediği bir cümle vardı: ‘Buraya gelen ermişler sapıtır, sapıtanlar erer.’
Bunu saplantılı ve sabit fikirli insanlardan pek haz etmediği için söylerdi.
Hakiki bir şairdi. Gidişi ile müthiş bir acı yaşadım. Onunla öyle çok hâtıram
vardır ki, yazdığım Derviş ve Zinha romanında onu ikinci kahraman yaptım. Bir
gönül dostuydu.”
Gazeteci yazar İlhan Öztin, Mustafa Polat’ı çok sevdiğini dile getirerek İstanbul’a ilk geldiğinde kalacağı medresede gördüğü ilk günden itibaren yakın dostluklarının başladığını ifade etti. “Onunla ilk kucaklaşmamızda dostluğu meydana getiren o akış yaşanmıştı. Babamı erken yaşta kaybetmiş biri olarak Mustafa’yı kaybedişim ölümün acısı ile tanıştırdı beni.” diyen Öztin, bu kaybedişin acısını uzun süre üzerinden atamadığını belirtti.
ÂŞIKTI, ŞAİRDİ VE DOSTTU
Gazeteci yazar Coşkun Çokyiğit, aynı evde kaldığı Mustafa Polat’ın vefatının
nasıl gerçekleştiğini anlatarak, büyük bir şok yaşadığını ve bu şokun
etkisinden uzun süre kurtulamadığını anlattı. “Gülümsemesini, arkadaşlığı,
sevmeyi bilen bir insandı. Onunla ev arkadaşıydık. Ölümüyle yaşadığım travmayı
üzerimden çok zor attım. Bir Ramazan günü vefat etmişti. Eve geldiğinde
cenazesi ile karşılaşmıştım. O anı hiç unutamıyorum. Âşıktı, şairdi, dosttu.
Ona bir şey anlattığınızda mutlaka rahatladığınızı hissederdiniz.” diyen
Çokyiğit, en stresli olduğu zamanlarda edebiyat şiir üzerine yaptıkları
sohbetlerle rahatladıklarını, bu sohbetlerin kendisine çok şey kazandırdığını
ifade etti. Polat’ın kitaba düşkünlüğünden de bahseden Çokyiğit, “O yaşta ciddi
bir kütüphaneye sahipti. O kütüphaneyi gördüğümde onun okumadaki ve fikri
derinliğini anlamış, ona daha çok saygı duymuştum.” dedi.
“HİÇ ANILMAYACAĞINI SANIYORDUM”
Yine bir dönem Mustafa Polat ile ev arkadaşlığı yapmış olan Cemil
Ertonga, gülümseten birçok hâtırasını naklettiği konuşmasında, Polat’ın ruhu
büyük bir insan olduğunu kaydetti. “Ali Hakkoymaz ve Mustafa Polat ile 12
Eylül’ün ardından siyasî bakış açımda bir karmaşa yaşadığım bir dönemde aynı
evde kalmaya başladım. Bu bir arkadaşlık bana çok şey öğretti. Onlardan yaşça
küçüktüm ancak üçümüz de kitap âşığıydık. Bu yüzden çok defa parasız kalırdık.”
diyen Ertonga, Mustafa Polat’ın herkese nüktedan bakan bir insan ve gerçek bir
edebiyatçı olduğunu vurguladı. Sabah gazetesi yazarı Şeref Oğuz, Mustafa Polat
ile Tercüman gazetesinde bir arada çalıştıklarını anlatarak “Kâğıtlarımın
kenarına şiirler yazardı. Bende birçok fotoğrafı var. En kısa zamanda bunları
derlemek ve yakın dostları ile paylaşmak istiyorum.” dedi. Anne ve babasının
Eyüp Mezarlığı’nda Mustafa Polat’a komşu olduklarını söyleyen Oğuz, Eyüp’ten
her geçişte üçünü aynı anda hatırladığını ifade etti. Mustafa Polat için böyle
bir toplantı düzenlenmesi yönünde hiçbir umudu olmadığını belirten Şeref Oğuz,
bu toplantı için mutlu olduğunu söyledi.
GÖK HEKİMİYDİ
Yeni Asya gazetesinden Latif Salihoğlu, Mustafa Polat’ın ilk gençlik
arkadaşı olduğunu söyleyerek, tanışmalarını ve Malatya günlerini anlattı.
Kendisi anarşiye meylederken Polat ile tanışmasının bu fikrini değiştirdiğini
anlatan Salihoğlu, “Ensar ruhu ile benim gibi bir muhacire sahip çıkması çok
anlamlıydı. Ona çok şey borçluyum.” dedi. Sonraki yıllarda İstanbul’a geldikten
sonra da görüştüklerini kaydeden Latif Salihoğlu, gencecik yaşında Tercüman
gazetesinde “Elveda Rumeli” başlıklı geniş yazı dizisini hazırlayabilecek
ehliyette olmasının çok önemli olduğuna dikkat çekti. Yeni Asya yazarlarından
Abdullah Eraçıkbaş, Mustafa Polat’ın genç yaşta vefat etmesine rağmen iz
bıraktığını belirterek, “Adı ile benzerlik Taşıyan Mustafa Nezihi Polat da genç
yaşta vefat etmişti. Bu yüzden kaderleri de benziyor. Eyüp Mezarlığı’nda da
birbirlerine komşu olarak yatıyorlar. Ne zaman evine gitsem kitaplardan adım
atacak yer bulamazdım. O bir gök ekindi.” dedi.
KİTAP ÂŞIĞI
Yazar ve çizer Muammer Erkul, genç yaşlardayken erken ölümün endişesini
taşıdıklarını ve tam bunları düşünürken Mustafa Polat’ın vefatı ile büyük bir
şaşkınlık ve yıkım yaşadığını anlattı. “Onun vefatını duyduğum anı bir daha
yaşamak istemem. Büyük bir şoktu. Bütün arkadaşlar çok sarsıldık. Çok yakışıklı
bir insandı. Çok zeki bakan insanın içini okuyan bakışları vardı. Nişanlısı
Ayfer Hanım, onun ardından başka birini sevmedi ve kanser yüzünden vefat etti.”
diyen Muammer Erkul, Mustafa Polat’ın bir Ramazan günü doğmuş ve ölmüş
olmasının da enteresan bir kesişme olduğunu kaydetti. Şair ve yazar Ali Hakkoymaz,
Mustafa Polat’ın nitelikli insanlarla birlikte olmayı yeğlediğini, yaşarken de
övgüyü hak eden insanlardan olduğunu ifade etti. “Onun varlığı 30 yıldır,
içimde bir çığlık, bir ağıt.” diyen Hakkoymaz, birlikte aynı evde yaşadıkları
acı tatlı hâtıralara dair kaleme almış olduğu şiirini seslendirdi ve Mustafa
Polat’ın felsefesinin kimseyi kırmamak olduğunun altını çizdi. Cağaloğlu’ndaki
Kubbealtı Fotokopi’nin sahibi Hanifi Kayan, Mustafa Polat ile tanıştığı
yıllarda Beyazıt Meydanı’nda eski kitap sergisi olduğunu ve Polat’ın bu sergiyi
sık sık ziyaret eden bir kitap âşığı olduğunu vurguladı. “Yıllar boyu
kitaplarla haşir neşir olduk. Onun öldüğüne hâlâ inanamıyorum.” diyen Kayan,
hayatının unutulmaz insanlarından biri olduğunu kaydetti.
GÜZEL BİR HAYATA GÜZEL BİR ÖLÜM
Son konuşmacılardan Mustafa Polat’ın kardeşi Nedim Polat duygulu anlar
yaşayarak konuşmakta oldukça zorlandı. Ağabeyi dershanelerde kaldığı için
kendisiyle çok uzun yıllar bir arada olamadığını anlatan Nedim Polat, “Uzak
şehirlerde olmamızdan dolayı ölüm haberini gazete ilanından öğrenmiştim. Benim
için büyük bir yıkımdı.” dedi. Son sözü alan annesi Türkan Polat, Mustafa
Polat’ın yaşadığı kısa hayatında İslâmî prensiplerden hiçbir şart içinde taviz vermediğini, Mustafa’nın Hakk nazarında
güzel bir yerde olduğuna inandığını belirtti. İstanbul’a ziyarete geldiği
zamanlarda öğrencilik dönemlerinde kitaplara olan düşkünlüğünden yiyip içmesine
dikkat etmediğine şahit olduğunu ve bunun kendisini üzdüğünü anlatan Türkan
Polat, geriye çok güzel izler ve hâtıralar bırakmış olmasından dolayı mutlu
olduğunu ve onu kaybettiği için hiçbir zaman kahırlanmadığını, tevekkülle sabır
gösterdiğini ifade ederek “Böyle güzel hâtıralarını dinleyebildiğim bir
toplantı düzenlediği için ESKADER’e teşekkürlerimi sunarım. Beni çok mutlu
ettiniz.” dedi.
Büyük bir coşku, hüzün ve neşe içinde geçen ve iki saat boyunca
dikkatle takip edilen program sonunda Mithat Damar Hoca, bir aşrı-ı şerif okudu
ve hâtıra fotoğrafları çekildi.
Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder